Matematik Geometri
Fizik
Kimya
Biyoloji Edebiyat Dil Anlatım Coğrafya
Tarih
Felsefe İngilizce Almanca

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu


I. Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu ateşkes antlaşması, Osmanlı Devleti'ni savunmasız duruma getirmiş, işgaller için zemin hazırlamıştı. İşgaller başladığında Padişah Vahdettin Mebusan Meclisini dağıttı. Damat Ferit Paşa Hükümeti, işgale seyirci kaldı. Bu durumda Anadolu'da milis örgütlenmesi başladı ve "ulusal mücadele", ifadesini Kuvayı milliye'de buldu.
  • O günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçip direniş güçlerini millî bir örgütte toplayıp mücadeleyi başlatma kararını verdi. 19 Mayıs 1919'da 9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilen Atatürk, Samsun'a çıktı.
  • Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919), Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 5 Ağustos 1919), Sivas Kongresi (4 - 11 Eylül 1919) Anadolu'daki örgütlenmelerin önemli kilometre taşları oldu. Mustafa Kemal, ulusal mücadeleyi yönetmek için merkez olarak seçtiği Ankara'ya geldi (27 Aralık 1919).
  • "Osmanlı Meclis-i Mebusan"ı İstanbul'da açıldı (12 Ocak 1920). Burada Mustafa Kemal'e bağlı temsilciler "Mi-sakımillî" kararlarının kabul edilmesini sağladılar (28 Ocak 1920). "Türklerin oturduğu topraklar hiçbir biçimde parçalanamaz." yargısı Misakımillî'nin en önemli esasıdır.
  • İstanbul'un işgali (15 Mart 1920), Mebusan Meclisinin dağılması, Atatürk'ün ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtladı.
23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da açıldı. 10 Ağustos 1920'de "Sevr Antlaşması"yla barış imzalandı; ama Osmanlı Devleti'nin topraklarının çoğu elinden gidiyordu. Ankara'daki TBMM antlaşmayı reddetti. Kuvayı milliye dağıtılarak düzenli ordu kuruldu ve sistemli mücadele başladı. 27 Ekim 1922'de İtilaf Devletleri hem TBMM Hükümetini hem de Osmanlı Hükümetini yapılacak barış konferansına çağırdılar. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yargısı padişahlıkla çeliştiğinden, konferanstaki ikiliğin önüne geçmek için 1 Kasım 1922'de 'Saltanat" kaldırıldı. Atatürk'ün, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!" tarihî buyruğunu verdiği ve komutanı olarak bizzat yönettiği "Başkumandan Meydan Muharebesi'yle düşman denize döküldü (30 Ağustos 1922). Böylece zorluklarla, büyük fedakârlıklarla ve Atatürk'ün dehasıyla "Kurtuluş Savaşı" kazanıldı.
  • 24 Temmuz 1923'te siyasi bir zafer olan Lozan Antlaşması imzalandı.
Lozan Antlaşması'nın esaslarına göre, yeni Türk Devleti uluslararası alanda bağımsız, bütün devletlerle eşit olduğu kesinlikle tanındı ve Osmanlı Devleti'nin sona erdiği kabul edildi. Kapitülasyonlar kaldırıldı ve işgal kuvvetleri 2 Ekim 1923 tarihinde İstanbul'dan ayrıldı; 6 Ekim 1923'te de Türk ordusu coşkun gösteriler ve sevinç gözyaşları ile İstanbul'a girdi. Bu barışın iki önemli eksikliği Atatürk'ün sağlığında giderildi: Boğazlar üzerindeki sınırlamalar kaldırıldı, Hatay Cumhuriyeti'nin kurulması sağlandı. 23 Haziran 1939'da Fransa ile Türkiye arasında imzalanan bir antlaşmayla Hatay'ın Türkiye'ye katılması kesinleşti. 29 Haziran 1939'da Hatay Millet Meclisi Türkiye'ye katılma kararı aldı.
  • 13 Ekim 1923'te Ankara'nın başkent olması kabul edildi. 29 Ekim 1923'te rejimin adı konularak cumhuriyet ilan edildi. Oy birliği ile Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini İsmet Paşa'ya verdi.
  • Cumhuriyetin ilanından sonra Halife Abdülmecit, İstanbul'da devlet başkanı gibi hareket ederek iki başlılığa neden olduğu için 3 Mart 1924'te "Halifelik" kaldırıldı.
Yeni Türk Devleti'nin kurumlarını güçlendirmek, devleti çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmek için inkılaplar yapıldı:
  • Hukuk laikleşti
  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldı.
  • Medreseler kaldırıldı
  • Harf inkılabı yapılarak Latin alfabesi kabul edildi (1928).
  • Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı (1925)
  • Saat, takvim, ölçülerde ve kıyafette Batı dünyasına uyuldu.
  • 1934 yılında Soyadı Kanunu kabul edildi.
Ekonomik hayatta da atılımlar yapılmak isteniyordu. Bu yüzden 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplanmış, ekonomik bağımsızlık ilke olarak kabul edilmişti.
Bütün bunların yapılmasında Atatürkçülüğün temel ilkeleri (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, inkılapçılık, laiklik, devletçilik) yol gösterici olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu "Cumhuriyet"in tarihe ışık tutacak nitelikte değerlendirmelerinden birini 1927 yılında CHP Büyük Kongresindeki konuşmasında yapmıştır. Atatürk, "Nutuk" adı verilerek kitap hâline getirilen bu konuşmasına "Gençliğe Hitabe" ile son vermiştir.
Atatürk'ün çağdaş bir devlet oluşturma çabaları hep sürdü. Sofralarına bilim ve sanat insanlarını davet ederek ülke meselelerini konuştu; araştırmalar, incelemeler yapılmasını sağladı. Sağlık durumu daha fazlasına izin vermedi ve 10 Kasım 1938 tarihinde İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda bu dünyadan maddi olarak ayrıldı. Kurduğu Cumhuriyet'le, ilke ve düşünceleriyle milletinin yüreğinde yaşamaktadır.

Felsefi Bilginin Özellikleri


Felsefi bilginin özellikleri şöyledir;
Kişisellik ve yaratıcılığın ön planda olması
Felsefe yaratıcılığın ön planda olmasını sağlar. Bunun nedeni filozofların birbirinden farklı görüşleridir. Bu da bilgilerin çeşitliliğini meydana getirir. Her yeni sentez aynı zamanda yenilik ve başkalaşımdır.
Evrensellik
Felsefik görüşler birbirinden farklı olabilir fakat incelendiği konular evrenseldir. Örneğin felsefe bir İnsanı inceler. Bir varlık felsefesi İnsanların ilk çağlardan beri üzerine çalıştığı evrensel problemlerdir.
Sonuç ve varsayımsal
Felsefe varmış olduğu sonuçlara varsayım olarak bakar. Felsefe konusu gereği düşünmeye özgüdür. Bu nedenle kesin bir sonuç elde edemez. Yalnız varsayabilir. Bunun nedeni Felsefik konuların çok geniş olmasıdır. Aynı zamanda temellendirebilir.
Eleştirisel Olması
Felsefe özünde eleştiri özelliğini taşımaktadır. Mevcut Felsefe anlayışı eleştirerek doğruyu bulma çabası içerisindedir. Aynı anti-tezlerin tezleri daha fazla geliştirmeye neden olduğu için.
Felsefe ve felsefi bilginin özellikleri kısaca böyledir. Sonraki derslerde bu maddeler daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

11. Sınıf Dil Ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları 2012-2013 (Evrensel Yay.) Günlük Türü (Sayfa 42-51)

11. SINIF DİL VE ANLATIM DERS KİTABI CEVAPLARI 2012-2013 (EVRENSEL YAY.) GÜNLÜK TÜRÜ (sayfa 42-51)

1. Türk veya dünya edebiyatından günlük türünde yazılmış metinler bulunuz. Beğendiğiniz metinleri sınıfınıza getiriniz.
2. Günlük türünün Türk ve dünya edebiyatındaki tarihsel gelişimini ve önemli temsilcilerini araştırınız.
Günlük türü ve özellikleri
3. İçe ve dışa dönük günlüklerin özelliklerini araştırınız.
GÜNLÜK TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ
4. İlhan Berk'in hayatı ve edebî kişiliği hakkında bir araştırma yapınız.


İLHAN BERK (1918-2008)
♦ 1918'de Manisa'da doğmuştur, ilk ve ortaöğrenimini Manisa'da tamamlamış, 1939'da Balıkesir Necatibey Ilköğretmen Okulunu bitirerek öğretmen olmuştur. Yükseköğrenimini Fransızca Bölümünde tamamla¬yan, Ankara'da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Ya¬yın Bürosunda çevirmen olarak da çalışan sanatçı, 2008'de ölmüştür.
♦ İkinci Yeni şiirinin temsilcilerindendir. Bu akımın en yaşlı üyesidir.
♦ Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini ilk defa 1935'te kitaplaştıran İlhan Berk, sürekli denemelerle şiirin ya-pısını da değiştirmiştir.
♦ Çeşitli evrelerden geçen şair, adeta Cumhuriyet Dö-nemi şiirimizin gidişatına paralel bir yol izlemiştir, ön-celeri, Ahmet Haşim etkisinde yazmaya başlamış, daha sonra toplumcu gerçekçi, Garip ve İkinci Yeni çizgisinde ürünler vermiştir. Eski şiir anlayışını terk ederek yeni bir akımın öncüsü olmak, şiirde ender görülen durumlardandır.
♦ 1953 yılında yazdığı "Sen Antoine'in Güvercinleri" şiiri ile İkinci Yeni hareketinin kuruluşuna katılmıştır.
♦ Sürekli değişimi şiiri için ilke edinmiştir.
♦ 1954'ten sonra, şiirde "soyut bir yolculuk" a çıkmış ve "İkinci Yeni"nin öncüleri arasına girmiştir.
♦ Sanatçı, 1979'da "Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü, 1980'de "Behçet Necatigil Şiir ödülü'nü, 1983'te "Yeditepe Şiir Armağanfnı ve 1988de "Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü almıştır.
İlhan Berkin eserleri şunlardır:
Şiir:
Güneşi Yakanların Selamı
İstanbul
Günaydın Yeryüzü
Türkiye Şarkısı
Köroğlu
Galile Denizi
Çivi Yazısı
Otağ
Mısırkalyoniğne
Âşıkane
Taşbaskısı
Şenliknâme
Atlas
Kül
İstanbul Kitabı
Kitaplar Kitabı
Deniz Eskisi
Delta ve Çocuk
Galata
Güzel Irmak
Pera
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum
Avluya Düşen Gölge
Şeyler Kitabı Ev
Çok Yaşasın Sayılar

SAYFA 44

1. ETKİNLİK
"Paris" adlı metni ve sınıfa getirdiğiniz güncelerden birkaç tanesini okuyunuz. Getirdiğiniz metinlerin yazılış amaçları, dil-anlatım ve şekil özellikleri hakkında tartışarak güncelerin ortak özelliklerini belirleyiniz. Belirlediğiniz özellikleri sınıf tahtasına yazınız.

GÜNLÜK ÖRNEKLERİ

TURGUT UYAR’DAN

30.01.1956

Az konuşur olmayı, suskun olmayı erdem saymıyorum artık. Kendini kaçırmak, kendini gizlemek gibi geliyor bana.

27.02.1956

İzinliyim. Boşum, ilgisiz dolaşıyorum sokaklarda. Bu boşluk, bu kayıtsızlık ürküntü veriyor bana. Doğaya uygun, yapmacıksız bir yaşama özlüyorum. Kurtuluşumuz şiirden falan gelmeyecek, yaşamamızdan gelecek gelecekse.

3.1.1956

Nigâr Hanım’ın şiirlerini okudum. Elbette ilkel şiirler birçoğu. Ama birden düşünüyorum. “Gücenme, aslı harâbım senin fırâkında” dizesi, bir bakıma, bir şiir geleneğinin yenilenmesi döneminde, yeni bir duygu, yeni bir söyleyiş sayılamaz mı?

Geçmiş ozanları, duygularının, söyleyişlerinin cılızlığı yüzünden küçümsemek doğru mu? Duygular yeni, biçimler, duyarlanma yeni. Bugün bu şiirleri, dolayısıyla bu duyguları, ancak eski şiirler öyle yazıldığı için daha iyi anlıyoruz, öyleyse, iyi kötü bütün geçmiş ozanlara selam.

(Günlük)



OKTAY AKBAL'DAN
28 Aralık Çarşamba

Ocak’ın 29’unda tam on yıl olacak. Ziya Osman Saba’yı karlı bir havada Eyüp’te toprağa vermiştik. Yıllar çabuk mu geçiyor belirli bir yaştan sonra? Çocuklukta günler, haftalar bitmezdi bir türlü. Ama yolun yarısına gelmeye gör, her şey kopuk bir film gibi akıveriyor... Ziya Osman’ı son görüşümde ince bir dosya çıkarmıştı çekmeceden. “Nefes Almak” yazıyordu üzerinde. Yeni kitabıydı, “ölümümden sonra çıkacak,” demişti. “Haydi haydi,” demiştim, “Okurları o kadar bekletmeye hakkın var mı?” Gülümsemişti. Birkaç hafta sonrasını mı düşünerek. Ben düşünememiştim o günden ötesini. Canlı bir insanın, hele bir dostun, bir sevilenin yok olabileceğini düşleyemiyoruz.

On yıl geçip gitmiş bile. Şiirlerini karıştırıyorum. Bilmeyen, Ziya Osman’ı yaşamı süresince ölümü özleyerek bekleyen biri sanır. Hep ölüm, hep ölüm düşünceleri. O ölümü değil, dünyada bulunamayacak bir çeşit “yaşam’’ı özlüyordu.

(Anılarda Görmek)


HİLMİ YAVUZ’DAN

Sabah, 24 Mayıs

Bu kaldırımüstü açık hava kahvesini seviyorum. Sabahları güneş almıyor ve rüzgâr duyumsanabiliyor. İlkyaz sabahları bu kentte, bir ağaç hışırtısıyla, işte buradayım, bu kahvede çayımı içmeye hazırlanıyorken, birden, bir kokuyla, belirsiz, geliveriyor. Kağşamış gövdemi üşütmemeye çalışarak ve onunla, o yaşlı, atık gövdeyle, genç ilkyaz arasındaki karşıtlığı bilincimde kavrayarak; bilincimin, işte bir ince dilim limon koyup, gövdeyle ilkyazın bileşimi olduğunu düşünerek, içiyorum çayımı.

Eskiden, çok eskiden bir öykü yazmıştım. Malte gibi söyleyeyim: Ah, öyküler yazardım ben, genç kızların mavi kurdelelerinden söz açan, düz pabuçlu ve ince beyaz pardösüleri olan ve yağmurlardan; o öykülerden birinde, akşamları sokağa çıktığımda yüzüme menekşelerin atıldığını yazmıştım; ve ‘ah, cumartesiler başkadır, sokaklar başkadır’ diye yazmıştım. Şimdi burada, bu zarif kaldırımüstü kahvesinde, İstanbul’da, ondan asla kopamadığım için beni izlemeyen bu kentte, (şimdi neler çağrıştırıyor, bu kent, ‘polis seni izliyor’lardan, polis izliyor’a) bu cumartesi sabahı, limonlu çayımı bitirmek üzereyken ve nedense bir çay daha isteyerek gündelik yaşamımı inceltiyorum sanki.

(...)

(Geçmiş Yaz Defterleri)



CEMİL MERİÇ’TEN

26.2.1963

Ağaç her gün meyve vermez. Konuşmayan ağaçlar da vardır. Ne dallarında çiçekler gülümser baharları, ne çiçeklerinde arılar dolaşır. Konuşmayan ağaçlarda var...

Zindanda söylenen şarkıyı kim dinler? Zindanda söylenen şarkı ölüm kokar, zincir kokar, küf kokar. Ölüm açacak kapısını bir sabah o zindanın, ardına kadar.

Kuşlar gibi geçiyor günler önünden, cıvıldamıyorlar. Günler tren, günler mavi ufuklarda eriyen birer ümit. Kanatlarından yakalayamıyorsun kuşları. Tren sessiz gidiyor rüya ülkelerine.

(Jurnal - Cilt 1)

Günlüklerin Ortak Özellikleri

• Birinci tekil kişili anlatım vardır.

• Günlük konuşma diliyle yazılır.

• Her gün için yazılan kısımların sağ üst köşesine o günün tarihi yazılır.

• Yazar kendisiyle ya da günlükle konuşuyor gibi yazar.

• Gerçekler olduğu gibi aktarılır.

• Anlatıcının amacına, bilgi ve birikimlerine göre dil ve anlatım özellikleri görülür.

SAYFA 45
2. ETKİNLİK
"Paris" ve "Gece Defteri" adlı metinlerde, yaşananların veya görülenlerin günü gününe mi yoksa üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra mı yazıldığını metinlerden örnekler vererek belirtiniz.

Her iki metinde de yaşananlar günü gününe yazılmıştır. Gece Defteri adlı günlükte olaydan çok düşünceler ön plandadır.
3. ETKİNLİK
İlhan Berk'in Paris ile ilgili gözlemleri nelerdir? Yazar gözlemlerini anlatırken kendi izlenimlerini de aktarmış mıdır? Metinden örnekler vererek düşüncelerinizi açıklayınız.

Yazarın Paris’le ilgili izlenimlerini yansıtan cümleler;

Paris’te Parisli pek az artık. Bir havaalanı sanki Paris. Salt buna yanıyor. Paris’te gökyüzü yok. Ben de olmayan gökyüzünü düşünüyorum... (Yazar, Paris’te binaların çok fazla ve yüksek olduğunu anlatmak istiyor. Paris'le ilgili gözlemlerinde kendi düşüncelerini de aktarmaktadır.)








• Salah Birsel ve Oktay Akbal’ın günlük türü ile ilgili açıklamalarında günlük tutmanın bir içtenlik ve cesaret iş olduğu anlatılmaktadır.

• Günlük türü yazarın kendisiyle hesplaşmasıdır, bir iç dökmedir. Bu nedenle günlük, okuyucuyla paylaşmak için yazılmaz. Günlük yazarı, okuyucu buna şunu der, şu tepkiyi verir diyerek de yazmaz. İçinden geldiği gibi yazar. Yazar günlüğünü yayımlamak istediğinde belki günlüğündeki bazı kısımları çıkarmak isteyebilir. Bu yazara bağlıdır bence. Okuyucuyu ilgilendiren kısımlarını günlüğe almak, diğerlerini çıkarmak isteyebilir.

Biryay 11.Sınıf Edebiyat Sayfa 23-24 Değerlendirme Cevapları


Sayfa 23 Değerlendirme

1- Y-D-Y-Y-Y 
2- C Şıkkı Şiir

Sayfa 24 
3- 
1.boşluk : Tanzimat Edebiyatı
2.boşuk  : Toplumu eğitmek, bilgilendirmek, bilinçlendirmek
4-  Tanzimat dönemiyle ilgili yukarıdaki değerlendirme Batılılaşmanın sosyal hayat üzerindeki etkisini göstermektedir. Bu durum kılık kıyafette de hissettirmeye başlamıştır.
5- E
6- A
7-
CEVAPLAR KİTABIN YENİ BASKISINA GÖREDİR 
2012-2013 ,Biryay ,Edebiyat, Etkinlik Çözümleri ,Cevapları, 2012-2013 Biryay Edebiyat Etkinlik Çözümleri -Cevapları 

Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
(Ahmet Mithat Efendi)
 

Özet:

Mustafa Meraki Efendi'nin oğlu Felatun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Var­lıklı bir aailenin çocuğu olduğu için su gibi para har­car. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, el­bise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle ge­çirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona istanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utanç­la İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalır.

Rakım Efendi, Felatun Bey'in tam karşıtı bir tiptir. Küçük yaşta anasız babasız kalmasına, çok yoksul olmasına rağmen dadısının yardımıyla ken­dini çok iyi yetiştirir. Çamaşırcılık yaparak kendisini büyüten dadısına minnettardır; kişilikli bir insan olur. Çok çalışarak Fransızca öğrenir, kendisine iyi bir iş bulur, yabancılara Türkçe dersleri verir. Evine cariye olarak aldığı Canan'ı eğitir, yetiştirir ve so­nunda onu severek onunla evlenir. Mutlu bir evlilik yaşarlar.
I. OLAY ÖRGÜSÜ

Romanın kahramanlarından Felatun Bey ile Rakım Efendi aynı yaşlarda, aynı derecede eğitim görmüş yakın iki arkadaştır. Felatun Bey isminden dolayı kendini çok bilgili, kültürlü biri olarak görür çevresine de böyle görünmeye çalışır. Hararetli bir kitap toplayıcısıdır. Yeni çıkan ilmi eserlerin hepsini üzerine adının ilk harflerini yazdırmak suretiyle ciltlettirip getirterek kitaplığına koyar. Fakat o, aldığı kitapları hiçbir zaman açıp okumaz. Kendileri büyük bir devlet dairesinde çalışmakla birlikte, buraya pek uğramayıp her geçen gün değer yargılarına biraz daha yabancılaşarak güzel Fransız kadınlarıyla çıkarlara dayanan kısa ömürlü aşklar yaşarken, kötü sonunu hazırlamakta olduğunun farkında değildir.
Rakım Efendi ise tam tersi, ağırbaşlı, çalışkan, vaktini boşa harcamayan biridir. Onun ilişkileri karşılıklı çıkarlara dayanmamaktadır. Rakım Efendi de gezip eğlenmeyi, çalgılı alemleri sevmektedir ama, ona göre her şeyin bir ölçüsü vardır. Rakım Efendi, Fransızca, Arapça ve Farsça’yı anadili gibi bilmektedir. Onun bu özelliği, Asmalımescit semtinde oturan İngiliz ailenin dikkatini çeker ve evin kızlarının babası Bay Ziklas, Rakım Efendi'den, kızlarına ders vermesini ister. İngiliz kızlarına ders vermeye başlayan Rakım Efendi, bu kızlardan birinin kendisine aşık olduğunun farkında değildir. Kendisi de ev işlerine yardım etmesi için alınan güzel hizmetçisi Canan'a âşık olmuştur. Çaresiz fakat, temiz aşklar ile karşı karşıya kalan Rakım Efendi ile menfaatler üzerine kurulu ilişkiler içinde yaşayan Felatun Bey'in maceralarını okurken, bir dönemin yaşantı biçimini oluşturan değer yargılarının panoramasıyla karşılaşacaksınız.
Bu romanda A.Mithat'ın ortaya koyduğu temel karşıtlık Felatun Bey’le Rakım Efendi'nin temsil ettikleri tembellikle israf ile çalışkanlık ve tutumluluk arasındadır. A.Mithat, batılılaşmayı yanlış anlayan Felatun Bey'in karşısına doğru anlayan Rakım Efendi'yi koyarak ideal sayabileceğimiz bir Osmanlı efendisi çizer. Romanda Felatun'dan daha çok üzerinde durulan Rakım para işlerinde dikkatli,çalışarak kazanan,fakirken durumunu düzeltebilen başarılı bir adamdır.Rakım'ın biraz da A.Mithat'ın kendisi olduğu ortadadır.Bu iki adamı karşılaştırmak amacı romanın konusunu da belirler.Felatun ile Rakım'ı benzer olaylar ve durumlar içerisine yerleştirerek aralarındaki farkı belirler.


II. TEMALAR


Ferdi Tema

Eserde en çok dikkat çeken ferdi temaların başında aşk konusu gelmektedir.Rakım ile Canan arasında yaşanan saf ve temiz aşk, bu duygunun kural ve sınıf tanımadığını ortaya koyması bakımından önemlidir.Öyle ki biri kültürlü öbürü ise para karşılığı satın alınan cahil birisidir, ancak bunun yanında Canan zamanla Rakım tarafından- bir nevi yazarın isteğiyle diyebiliriz- kendisine layık bir duruma getirilince bu fark ortadan kalkmıştır.Diğer yandan İngiliz kızlarının özellikle Can’ın Rakım’a karşı beslediği karşılıksız aşk duygusu da dikkate değer bir olaydır.
Eserde şehvet duygusuna da yer verilmiştir.Josefino’nun kendinden yaşça küçük olmasına rağmen Rakım’a karşı hissettiği cinsel duygularla karışık insani sevginin romanda önemli bir yeri vardır.
Kıskançlık duygusuna da az da olsa aşk duygusu dahilinde yer verilmiştir.Bu daha çok paylaşmaya karşı duruş şeklindeki bir histir.Bu duyguyu da gerek Canan’da gerek İngiliz kızlarının her ikisinde de birbirlerine karşı kendini göstermektedir ki bu da yine Rakım’a karşıdır.
Ayrıca acıma duygusu da güçlü bir şekilde hissettirilmiştir.Rakım Can’ın kendisine karşı beslediği tek taraflı aşk yüzünden düştüğü amansız hastalık nedeniyle her geçen gün daha da erimesini görünce ona çok acımaktadır.Ancak bu hastalığın sebebinin kendisi olduğunu öğrenince, üzüntüsü ve acıma duygusu onda adeta ıstırap haline gelmiştir.

Sosyal Tema

Eserde sosyal tema ferdi temaya göre daha arka planda kalmıştır.Aslında yazar ağırlıklı olarak tek bir sosyal temayı işlediği için eserin bütününden bu konuyu çıkarmak pek kolay değildir.Bu konu ise “Batılılaşma” konusu ve batılılaşma karşısında bizim toplumumuzun ve kültürümüzün nasıl etkilendiği meselesidir.Eserde Rakım Efendi ve Felatun Bey, iki örnek tip ele alınarak batılılaşmayı nasıl anladığımız masaya konmaya çalışılmıştır.Batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda Avrupa’dan yalnız bilim ve teknik yönünden faydalanmamız gerektiği gerçeği okuyucuya verilmek istenmiş.Bunun dışında kalan yaşam biçimi, milli zevklerimiz, milli kültürümüz asırların birikimiyle zaten bizde en özgün biçimde mevcuttur düşüncesi dile getirilmiştir.
Eserde bunun yanında o zamanların amansız hastalığı olan “Verem” konusu da işlenmiştir.Bu hastalık o zaman için tedavisi olmayan ve kurtuluşu zor olan bir hastalık olduğu için halk arasında korku duyulan bir durumdur.


III. KİŞİLER


A.Fonksiyonları Bakımından Kişiler
a.Birinci Derecedeki Kişiler


Rakım Efendi: İki zıt tipin karşılaştırılması şeklinde oluşturulan bu romanda en çok konu edilen kişi Rakım Efendi ağırbaşlı, çalışkan, vaktini boşa harcamayan biridir. Onun ilişkileri karşılıklı çıkarlara dayanmamaktadır. Rakım Efendi, Fransızca, Arapça ve Farsça’yı anadili gibi bilmektedir. Bu özellikleriyle Rakım Efendi kültürlü, bilgili, çağdaş ve batılılaşmayı doğru anlayan bir tip olarak göze çarpmaktadır. Aynı zamanda o,ahlaklı ve iyi huy olarak gördüğümüz tüm davranışları üzerinde toplamıştır ki bu yönüyle tam bir Osmanlı beyefendisi özelliği göstermektedir.
Rakım Efendi saydığımız özellikleriyle adeta okuyucunun zihninde bir melek olduğu düşüncesini uyandırmıştır. Ancak yazar bu durumda romana müdahale ederek Rakım Efendi’nin sonuçta bir insan olduğu gerçeğini okuyucuya göstermektedir. Bunu da roman içerisinde gerek Josefino ile girdiği gizli, ancak pek de fena sayılmayacak ilişkiden gerek ev içinde Canan ile girdiği ilişkiden gerekse de çok nadir de olsa Felatun Bey hakkında zihninden geçirdiği haklı ve olumsuz düşüncelerden yararlanarak okuyucuya göstermektedir.

Felatun Bey: Romandaki zıt kişiliklerden olumsuz tarafı temsil eden Felatun Bey isminden dolayı kendini çok bilgili, kültürlü biri olarak görür çevresine de böyle görünmeye çalışır. Kendileri her geçen gün değer yargılarına biraz daha yabancılaşarak güzel Fransız kadınlarıyla çıkarlara dayanan kısa ömürlü aşklar yaşarken, kötü sonunu hazırlamakta olduğunun farkında değildir.
Yazar bu tip sayesinde okuyucuya yapmaması gereken davranışları açık bir şekilde söylemekte ve okuyucunun Rakım Efendi ile bu tip arasında bir seçim yapmasını istemektedir, ancak Felatun Bey’in çirkin taraflarını göstererek seçimi okuyucuya bırakmıştır. Ayrıca zamanın genel düşünce yapısı Felatun Bey üzerinde toplanarak taklitçiliğin etkisiyle kişinin yozlaşması okuyucuya çok çarpıcı bir şekilde verilmiştir.


b.Hasım veya Karşı Gücü Temsil Eden Kişiler

Romanda varlığını açık olarak hissettiğimiz düşman veya karşı gücü temsil eden bir tip bulunmamaktadır, ancak bu bahiste Rakım Efendi’nin tam zıttı davranışlar sergilemesi bakımından Felatun Bey’i zikredebiliriz.


c.Arzu Edilen ve Korku duyulan Kişiler ya da Kavramlar

Burada Canan’ın adını verebiliriz. Rakım Efendi Canan’ı satın aldığı ilk sıralarda bu kızın sağlıksız ve bakımsız durumda olması sebebiyle Canan’a herhangi bir ilgi duymamıştır, fakat Canan’daki zarifliği ve güzelliği daha ilk bakışında fark etmiştir. Dadı Kalfa’nın iyi bakıcılığı ve Rakım’ın da çok yakın olarak ilgilenmesi sonucunda adeta Canan’ın içindeki cevher ortaya çıkmıştır. İleride yönlendirici kişiler bahsinde sayacağımız Josefino’nun etkisi yardımıyla da Rakım bu çekiciliğe daha fazla karşı koyamamıştır.Bunun yanında Dadı Kalfa da Canan’ı etkilemekte ve ona Rakım’ı nasıl etkileyeceği konusunda taktikler vermektedir.Gerek Dadı Kalfa gerek Josefino mükemmel kişiliklere sahip olan bu iki çocuğun birbirine çok yakışacağını düşünmekte ve her ikisi de bu çocukları etkilemek ve birbirine kavuşturmak için başarılı olana kadar büyük çaba harcamışlardır.


d.Yönlendirici Kişiler

Josefino: Bu kişi roman içerisinde büyük bir etkiye sahip olması sebebiyle önemli bir yere sahiptir. Bir arkadaş toplantısında Rakım’la tanışan Josefino Rakım’la daha yakın bir ilişki kurmak için özel bir çaba harcamış, Canan’a ders vermeyi sadece Rakım’ın dostluğu karşısında kabul etmiş, kısa süre sonra Beyoğlu’ndaki kendi evinde Rakım’la bir muhabbet içerisine isteyerek girmiştir ve böylece kendi egosunu tatmin etmiştir. Belki bu tatminlikten dolayıdır ki yaşça küçük olmasına rağmen çok beğendiği Rakım’ı en az Rakım kadar sevdiği Canan’a daha layık gördüğünü söylemiştir.Bu yolla Canan’la Rakım’ın mutluluğuna büyük katkıda bulunmuştur.

Dadı Kalfa(Fedayi):Yönlendirici özelliği Canan üzerinde ağır basan Fedayi eve ilk geldiği sıralarda toy ve eğitimsiz olan Canan’ın yetişip serpilmesinde büyük etki yapmış, Rakım’ın gözü önünde Canan’ın yeniden doğmasını sağlamıştır. Bunu yaparken de bu iki çocuğu birbirine çok yakıştırdığı için kızın içine Rakım’a karşı aşk tohumunu kendisi serpmiştir. Bu kişinin evde yapılması gereken bazı işlerin ve halledilmesi gereken eksiklerin tamamlanması için Rakım’ı uyarması bakımından da bir yönlendirici tarafı bulunmaktadır.

Doktor Z: Doktor İngiliz kızın Rakım’a karşı duyduğu derin aşk sebebiyle ince hastalığa düştüğü sırada romana girmiştir. Yaptığı ilginç muayene sonunda teşhisi koymuş ve kızın dermanının da Rakım Efendi’de bulunduğunu belirtmiştir. Burada Mister Ziklas’ı kızla Rakım’ın evlenmesi gerektiğine inandırması bakımından yönlendirici bir kimliğe sahiptir.

e.Alıcı Kişiler

Can: Bu romanda alıcı kişi olarak en başta Can’ı sayabiliriz. Rakım bu İngiliz kızlara ders vermeye başladıktan ilk zamanlardan beri her ikisini de büyük ölçüde etkilemiştir, ancak bunun farkında değildir. Gerek düzgün bir fizik ve yüz yapısına gerek iyi huy ve ahlaka sahip olması bakımından kızlara kendisini sevdirmiştir.Öyle ki, Can aradan geçen yaklaşık bir sene sonra devasız bir derde tutulmuş,günden güne erimeye başlamıştır.Tabii ki Rakım’ın bu durumdan haberi ancak bu anda oluyor.Ancak anlaşılmaz bir şekilde Can yakalandığı bu amansız hastalıktan kurtuluyor ve tekrar hayata dönüyor.Bu olayda Can’ın rolüne bakacak olursak Can kendi kendini böyle bir derde düşürüyor ve sonunda da akıl almaz zararlar görüyor.

Margrit: İngiliz kızlardan Margrit kardeşi Can kadar etkilenmese de roman içinde Rakım’dan o da etkilenmiş ve hayatından eskisi kadar zevk almamaya başlamıştır. Zira Margrit de babası tarafından bu olaylarda daha fazla zarar görmemesi için İstanbul’dan başka bir yere gönderilmiştir. Kısaca Margrit için de Rakım’la yakınlaşması sonucu onun da olumsuz yönde etkilenen kişilerden olduğunu söyleyebiliriz.

Polini: Bu kişilik romanda para ve zevk düşkünü olan ve varlıklı erkekleri sömüren bir özellikte verilmiştir. Bu kadın alafranga kültürünün tipik bir örneği olarak görünmekle beraber hafiften de meşrep biridir. Roman içerisinde Felatun’a kumar gibi kötü bir alışkanlık karşısında destek olmakta onu teşvik etmektedir.Gece alemlerinde,kumar masalarında Felatun’un serveti tükenince Polini Felatun’u terk etmiş,ancak Rakım’ın tüm uyarılarına rağmen Felatun bu olaydan sonra durumu anlayabilmiştir.Bu özellikleriyle Polini çıkarcı ve şeytan kadın olarak karşımıza çıkmaktadır.


f.Yardımcı Kişiler

Mister ve Misters Ziklas: Bu iki kişilik sadece Rakım Efendi’nin iyi özelliklerini dile getirme, okuyucuya sunma, aynı zamanda Felatun Bey’in çirkinliklerini de hatırlatarak bu iki kişilik arasındaki farkın hatırda kalmasını sağlamak amacıyla romanda yer almaktadır. Aslında iyi ile çirkin olanın karşılaştırılmasının yapıldığı romanda gerçekte yazarın düşünceleri olan iyi huy ve erdemlerin savunulması çoğunlukla bu iki kişinin ağzından verilmek istenmiştir.Bu kişilerin romandaki rolleri bundan ibarettir ve yardımcı kişi olarak gözümüze çarpmaktadırlar.

Dekoratif unsur Durumundaki Kişiler ve Kavramlar


Mihriban Hanım: Roman içerisinde pek bir görevi olmamakla beraber Felatun Bey’in kardeşi olarak ara sıra hatırlanmaktadır. Mihriban Hanım alafranga hayatı seçmiş olan bir aileden gelmiş olmasına rağmen babasının ölümünden sonra Felatun Bey kendisiyle ilgilenmemiş, kendisi de orta halli biriyle evlenerek alaturka hayata mahkûm olmuştur. Bilgisiz ve narin yetiştirildiği için bu evlilikten sonra kocası tarafından bir eğitime tutulmuştur. Kişinin aslına dönmeye mecbur kalmasını göstermesi bakımından romanda önemli bir yere ve role sahiptir.


B. Tipleri Bakımından Kişiler
B.1. Toplumsal Tipler
B.1.1. Kadın Tipleri
B.1.1.a. Orta Halli ve Koruyucu Kadın Tipi


Dadı Kalfa(Fedayi): Bu romanda Fedayi koruyucu kadın tipine en iyi örnek olarak görünmektedir. Rakım Bey’in babası öldükten sonra Rakım’ın annesiyle beraber bu çocuğa annelik yapmış, annesi öldükten sonra da Rakım’a adeta can yoldaşı olmuştur. Kendi çocuğu yerine koyduğu Rakım’ın mürüvvetini görmeyi tam bir anne edasıyla istemiştir. Rakım’ın Canan’ı satın almasından sonra da Canan’ı kızı yerine koymuş ve Rakım’a karşı sergilemiş olduğu koruyuculuk görevini Canan’a da göstermiştir.Romanda almış olduğu isim de bu özelliğine uygunluk göstermektedir.


B.1.1.b. Düşmüş Kadın Tipi

Polini: Bu tipe birebir uymamakla beraber Polini’yi, Felatun Bey’in serveti tükenince onu terk etmesi bakımından bu bahiste yazabiliriz.Polini bir hayat kadını değildir ancak yiyici bir kadın olarak görünmektedir.Onun bu durumu ise Felatun hariç bütün Beyoğlu ahalisi tarafından bilinmektedir ve Rakım tarafından da uyarılmasına rağmen Felatun kendini bu gafletten kurtamaya bile çalışmamıştır.Bu tipin romandaki bir başka özelliği de erkeği avucunun içine almayı çok iyi beceren bir karaktere sahiptir.

B.1.2. Genç Kız Tipleri
B.1.2.a Duygulu(Onurlu) Genç Kız Tipi


Can: Bu romanda Can kendi içinde yaşadığı fırtınaları dışa vurmayan veya vuramayan, hislerini içine atarak sonunda kendi çöküşünü hazırlayan, ancak ölüm döşeğinde duygularını dışa vurabilen bir tip olarak karşımıza çıkmaktadır.Tüm bu iç fırtınalarına rağmen kalbinde başkası olduğuna inandığı Rakım’ı kendisi gibi feci bir sona mahkum etmemek için reddetmiştir.Anlaşılmaz bir şekilde hayata tekrar döndükten sonra da neredeyse kendi sonuna sebep olacak olan aşkını kalbine gömmeyi başarmıştır.

Margrit: O da kardeşi gibi duygulu bir kişiliğe sahiptir.En az Can kadar Rakım’dan etkilenmiş ve kardeşi hayattan kopmaya başladıktan sonra da onun gibi olmamak için duygularına esir olmadan onları bastırmayı başarmıştır.Fakat İstanbul’dan ayrılırken o da sırrını Rakım’a açmıştır.

B.2. Fırsatçı Tipi

Rakım Efendi: Rakım Efendi genç yaşta olmasına rağmen büyük bir olgunlukla kendi durumunu düzeltmek ve ailesi saydığı iki kişiyi daha rahat yaşatmak için eline geçen fırsatları değerlendirmeyi bilmesi bakımından fırsatçı bir kişiliğe sahiptir.

Felatun Bey: Bu kişi ise romanda fırsatçı özelliğini Rakım Efendi gibi iyiliği ve refahı için kullanmamış, tersine servetini ve şerefini azaltacak yerlerde fırsatçılığını konuşturmuştur.Hele günü birlik ilişkiler bulmakta onun üstüne yoktur.

B.3. Ruhsal Tipler

Felatun Bey: Felatın Bey’in ruhsal yapısı romanda işlenmemekle beraber aslında kendi içinde bir çelişki yaşadığı açık olarak görülmektedir.Asıl bağlı olduğu kültürel yapıyı göz ardı ederek aslında yabancı olduğu bir yaşama kendini dahil etmiş olması bakımından ruhsal ve düşünce yapısında bazı bozukluklar var diyebiliriz.

B.4. Esir Tipler

Canan: Bu romanda dönemin sosyal yapısı hakkında da bilgi alabileceğimiz bu bahiste en iyi örnek olarak Canan’ın adını verebiliriz.Rakım Efendi bu kızı satın aldıktan sonra onu sanki esir değil de evlatlık almış gibi davranmış, sonraları ise onunla evlenmeyi bile gerçekleştirmiştir.Canan da bu kaderine karşı gelmemekte, efendisine ve dadına karşı görevini layıkıyla yerine getirmektedir.
Bunun dışında gerek Ziklas ailesinin gerek Josefino’nun hizmetçileri de roman içerisinde yer yer ortaya çıkmaktadırlar.Onlar da bu kavrama dahil oldukları için bu bahiste söylenebilirler.


IV. ZAMAN

A.Sosyal Zaman


Bu romanda zaman kavramı belirtilmemiş, olayların gerçekleştiği ve kişilerin bulunduğu zaman tam olarak verilmemiş, bu kavramın okuyucunun kendisi tarafından anlaşılması sağlanmaya çalışılmış.
Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanda olaylar XIX. yy.’ın sonları ve XX. yy.’ın başlarında geçtiği anlaşılmaktadır.Bu da Osmanlı Devleti’nin yıkılmaya yüz tuttuğu için aydınların devleti kurtarma çabasına düştüğü, türlü fikirlerin ortaya atıldığı yıllara denk gelmektedir.Bu dönemde Türk aydınlar Avrupa’ya gitmiş, orada gördükleri yenilikleri kendi vatanlarına getirmeye çalışmışlardır.Bu çabalar sonucunda birçok yenilik yapılmış, her alanda iyileştirmeye gidilmiştir. Ancak kültürümüzde görülen aşırı yozlaşma, dilimize giren aşırı fazla yabancı sözcük, batılılaşmayı ve gelişmeyi yanlış anlamayla gelen taklitçilik nedeniyle yenilik hareketleri amacını bulamamıştır.
Romanda da gördüğümüz alafranga kültüre özenti ve kendi benliğine giderek uzaklaşma olgusuna bakacak olursak romanda sosyal zamanın 1870 ve 1880’li yıllar olduğu anlaşılmaktadır.Aynı zamanda Rakım Efendi’nin Fransızca tercümeler yapmasına bakacak tahminimizin doğru olduğu anlaşılmaktadır.Çünkü Batıdan yapılan çeviriler ilk defa Tanzimat yıllarında yoğun ve sağlıklı olarak yapılmıştır.

B.Ferdi Zaman

Ahmet Mithat Efendi’nin bu eserinde ferdi zaman sosyal zamana göre daha belirgin bir haldedir.Roman kişilerinin yaşadığı olaylar belli bir kronolojik sıraya konmuştur, ancak yazar yer yer geriye dönerek belli bir zamandır unutulan kişiler hakkında bilgi vermiş ve o anda ne halde olduklarını okuyucuya bildirmiştir.
Yazar olayları anlatmaya geriden başlamış, ana kişilerin öz geçmişlerini ve hayatlarını okuyucuya anlatmıştır.İlk iki bölüm Felatun Bey ve Rakım Efendi’nin böylece aile hayatlarının ve geçmişlerinin anlatılmasıyla geçmiştir.Romanın asıl bölümleri ise üçüncü bölümde başlar.
Buna rağmen ikinci bölümde Rakım’ın eğitimine kendi çabasıyla dört yıl faydalı bir şekilde devam ettiği söylenmiştir.
Üçüncü bölümde Rakım İngiliz kızlara derse gitmeye başlar, aynı zamanda da Canan’a ders vermeye başlar.Bir ay sonra Canan Türkçe’yi öğrenmedeki başarısıyla İngiliz kızları geçer.Canan Rakım’ın evine geleli üç ay olmuştu ki Canan’ın iyileştiği her geçen gün daha da belli olmakta,güzelleşip serpilmeye başlamıştır.
İngiliz kızlara ders vermeye başlayalı altı ay olmuştu ki kızlar Türkçe’yi iyi öğrenmişler, okuyup yazmakla kalmamış ve düzgün cümleler kurmaya başlamışlar, dili yanlışız kullanmaya başlamışlardır.
Eserde bir ara unutulmuş olan Feletun Bey aradan geçen üç ay içerisinde Polini’nin nasıl biri olduğunu anlamış, paraların suyu çektiğini görünce aklı başına gelmiştir.Artık boş yere yapılan masraflar ona ağır gelmeye başlamıştır.Polini bu arada Felatun’u terk etmiş ve Felatun bu olayları Rakım’a anlatmıştır.
Rakım’ın Canan’ı satın almasının üzerinden bir seneden fazla süre geçmişti ki bu iki genç olayların sonunda evlendiler.
Can’ın ise iyileşmeye başlayıp da ilk olarak ayağa kalkmasının ardından iki buçuk,üç ay kadar geçmişti ki Margrit İskenderiye’den ve Can’ın yavuklusu İzmir’den ve Margrit ile evlenmesi yine bu aralık kararlaştırılan bir yeğeni de Halep’ten gelip kasım üzeri bunların evliliği yapılmıştır ve düğünde Rakım bile oynamıştır.
Bu düğünün üzerinden de altı ay geçmişti ki Canan ile Rakım’ın bir erkek çocukları oldu ve bu mutlu haberle yazar sözlerine son vermektedir.


V. MEKÂN

Geniş Mekânlar


Romanda geniş mekân fazla önem taşımamakta, ancak yaşanılan yerin büyük bir şehir olduğu hemen okuyucu tarafından anlaşılmaktadır.Romandaki geniş mekân Osmanlı’nın dışa açılan penceresi olan İstanbul gibi büyük bir şehirdir.
İstanbul Türk halkı için daima çok önemli bir merkez olmuştur. Türk milleti gerek Anadolu’ya girdikten sonra gerek Osmanlı kurulduktan sonra her zaman İstanbul’a ulaşmaya çalışmıştır.Halk yüzyıllar boyunca oradan yönetilmiş, bütün yenilikleri ilk İstanbul halkı görmüş, orası Türk milletinin adeta vitrini olmuştur.
Romanda da gördüğümüz gibi şehir hayatı çok hareketli verilmeye çalışılmış ve büyük kentlerin mozaik olma özelliği başarılı bir şekilde işlenmiştir.Romandaki İngiliz ailesine, Çerkez esire(CANAN),Rakım’ın Rum dostlarına ve Fransız Josefino’ya bakacak olursak bunu daha iyi anlayabiliriz.

Ana Mekânlar

Bu romanda ana mekânlar sınırlıdır.Romanda ana mekânın sınırlı oluşu, romanın bütününün belli birkaç farklı alanda başlayıp bitmesi , olayların sınırlı bir çevrede gelişmesinden ve kişilerin de az olmasından dolayıdır.Ancak romanın böyle olması kişiler arasındaki ilişkilerin daha açık ve daha ayrıntılı olarak verilmesine zemin hazırlamıştır.
Romanda olaylar en çok Rakım’ın evinde gerçekleşmektedir.Bunun dışında Mister Ziklas’ın evi ve Josefino’nun evi eserde yer almakta ve bazı kısımlarda önemli sayılabilecek olaylar bu mekânlarda geçmektedir.Romanda Rakım’ın evi çok ziyaret edildiği için yazar orayı tasvir etme ihtiyacı duymuştur: Ev bir katlı idi.Zemide mutfak,kiler,odunluk ve ev altı vardır.Ev üç odalı ve bir salonlu, duvarları kağıtlı ve boyalıdır.Yerlerde güzel halılar döşelidir.Bu özellikleriyle tam bir Türk evi görüntüsündedir.
Bunun dışında fazla ve gereksiz mekân tasvirlerine yer verilmemiştir.

İç Mekânlar

İç mekân romanda olayların çoğunlukla gerçekleştiği yerler olmasına rağmen kişilerin ruh hallerine fazla etki etmediği için tasvire de gerek duyulmamıştır.Bu iç mekânlarda da olaylar belli bölümlerde sınırlı kalmış, genellikle evlerin salonlarında geçmiştir.Sadece birkaç bölümde: Canan’ın bir defa Rakım’ı bir defa da Josefino’yu yatırmak için Rakım’ın odasına girilmiş, yine Rakım’ın evinde İngilizlere verilen davette diğer odalara geçilmiştir.

Dış Mekânlar


Dış mekânlar da eserde sıkça yer bulmuş,ancak bunlar hep Rakım Bey bir yerden bir yere giderken sadece adı geçen yerlerdir.Buralar Beyoğlu, Posta Sokağı, Postabaşı, Tophane, Salıpazarı gibi yerlerdir.Bu yerler devamlı Rakım’ın yol güzergahını belirtmek için anılmıştır.
Ayrıca bir de hep beraber gittikleri Kağıthane’deki kır gezintisi vardır.Bir günlerini burada geçirdikleri için yazar da bu tabiat parçasının o anki durumunu biraz okuyucuya verme ihtiyacı duymuştur.

Mekân-İnsan İlişkisi

Eserde mekânın insan üzerinde herhangi bir etkisi yoktur.Bu yüzden tasvire de çok yer verilmemiştir.Ancak evlerin genel durumunun aile yaşantısına uygunluğu bakımından bazı değerlendirmeler eser içerisinde kişilerin ağzından yapılmıştır.Örneğin Rakım’ın evi tam olarak Türk ev yaşantısına uymaktadır.Bunun yanında Felatun Bey’in babasının kendi evlerini alafranga yaşantısına göre düzenlemesi önemli bir ayrıntıdır.

Mekân-Eşya İlişkisi

Eserde mekân-eşya ilişkisi de kişilerin yaşam biçimlerine göre dikkate alınmış, yaşadığı yerler kültür farklarına göre döşenmiştir.Eşyalar da kişiler üzerinde etki bırakan unsurlar olmadığı için eşyaların ev içindeki dizilişleri, mekânla olan uyumlulukları ve eşya tasvirleri gibi konulara önem verilmemiştir.


VI. BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI


A.Anlatıcının Konumu

Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanda gözlemci anlatıcı (yazar Anlatıcı) tekniği kullanılmıştır. Bu tekniğe göre anlatıcı olaylara görgü tanığı konumundadır ve olaylara belli bir mesafede durur. Yazar gördüklerini ya nesnel olarak anlatır ya da etken bir biçimde olaylara kendi düşüncelerini de katar.
Gözlemci anlatıcı bu romanda da olduğu gibi bazen kendini açıkça belli eder, olayları keserek araya girer ve kendi fikrini söyleyerek okuyucuya kendi tercihini sorar.Diğer taraftan anlatıcı hakim bir konumdadır ve olayların öncesini sonrasını ve o anını bilir.O her zaman her yerde ve her olup biteni bilir, yeri gelince her şeyden haber verir.
Diğer yandan olaylara müdahalesi, kişileri yönlendirmesi, soru sorması ve yanlı tutumuna bakacak olursak yazar anlatma yöntemini kullanmıştır.Esere baktığımız zaman olayların geçmiş zamanda gerçekleştiği ve sonradan anlatıcı yazar tarafından okuyucuya bildirildiği görülür ki bu da anlatma tekniğinin bir özelliğidir.

B.Anlatıcının Tutumu

Ahmet Mithat Efendi’nin bu eseri romantizmin etkisinde yazılmış bir eserdir.Yazarın kendi tasarrufu eserde bayağı etkili bir şekilde kendini göstermektedir ve yazarın yanlı tutumu etkisiyle okuyucu yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Romanda iyi ile kötünün karşılaştırılması yapılmış iyinin yanında kötü olan da açık olarak gözler önüne serilmektedir.Burada yazarın düşünceleri gerçekçi bir tutumla verilmek istenmiş iyinin savunuculuğu yapılmıştır.
Felatun Bey’in yozlaşmış kişiliği ve taklitçiliği eserde yerilmiş, okuyucuya “Kendi özüne sahip çık.” denilerek Rakım Bey övülmüştür.

Yazarla Eseri Arasındaki İlişki

Eser yazarın, kalemine ne derece hakim biri olduğu konusunda bir kanıt niteliğindedir.Düşüncelerini halka ifade etmek için bir araç olarak kullandığı romanı eğitici bir unsur olarak görmüştür.
Anlatma tekniğini kullandığı bu eserinde yazar, halka sunmak istediği düşüncelerini Rakım Bey’in ağzından vermiştir.Bu duruma bakacak olursak yazar bu romanda bir nevi kendini anlatmıştır.Belki de bundan dolayı olayların geçmişini ve geleceğini bilmektedir ve hakim bir bakışla esere dahil durumdadır.
C.Anlatım Açısı

Yazar eserinde bir fikrin savunmasını yaptığı için kişilerden ve anlatım biçiminden ziyade olayları öne çıkarmaya çalışmıştır.Kişiler arasındaki etkileşim, kişilerin iyi ve kötü tarafları çerçevesinde doğru ve yanlış olanın değerlendirmesi, kişilerin birbirini yönlendirmesi gibi unsurlar eserde yazarın istediği şekilde kullanılmıştır.
Esere farklı kişilerin gözüyle baktığımız zaman olayları bazen dıştan içe bazen de içten dışa olarak gözlemleriz.Bu bakımdan eserin baş kahramanlarından Rakım Efendi yeri geldiğinde yönlendirici yeri geldiğinde yönlendirilen kişi olabilmektedir.
Eserde aslında içten dışa dönük anlatım fazla yer almamaktadır, ancak gerçekte yazarın düşünceleri olan Rakım’ın Felatun hakkındaki düşünceleri ve bunun tam tersi Felatun’un Rakım hakkındaki düşünceleri iç konuşmaları şeklinde verilmiştir.

ÖĞRETİCİ METİNLER
ANI (HATIRA)
UYARI: EKOYAY 11.SINIF DİL VE ANLATIM KİTABININ HEM ANI(HATIRA) KONUSUNUN HEM DE BÜTÜN KONULARININ AYRINTILI CEVAPLARI İÇİN TIKLAYINIZ.BU YAYINEVİNDEKİ BİRÇOK SORUNUN CEVABI İÇİN DE AŞAĞIDAKİ BAĞLANTIDAN FAYDALANABİLİRSİNİZ…
SAYFA 53
1. Anı, kelimesinin sizde uyandırdığı çağrışımlar nelerdir?
2. Anılarınızı anlatmaktan veya başkalarının anılarını dinlemekten hoşlanır mısınız? Niçin?
3. Bir olayı, onu yaşayan kişinin ağzından dinlemek olayın inandırıcılığını etkiler mi? Düşüncelerinizi açıklayınız.
Etkiler. Hem daha etkileyici hem de inandırıcı olur.
1. METİN
BİR GÖNÜL ADAMI
1. ETKİNLİK
Anı türünün özellikleri:
Sanat, bilim ve meslek dallarında ün yapmış kişilerin kendi hayatını, yaşadığı dönemde başından geçenleri veya tanık olduğu olayları kendi gözlem ve izlenimlerine bağlı kalarak anlattığı yazı türüdür. Anı yazma, insanoğlunun yaşadığı, geride bıraktığı olay ve olguları anlatma, başkalarıyla paylaşma ihtiyacından doğmuştur.
Anı Türünün Özellikleri
1 - Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 - İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 - Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 - Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve
araştırmalarını anlatır.
5 - Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 - Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
7-Yazar her türlü kaynaktan yararlanabilir.
8-Anlatıcı yazarın kendisidir.
9-Açık sade içten bir anlatımı vardır.
Anı türünde kullanılan anlatım biçimleri nelerdir?
Öyküleyici, açıklayıcı, betimleyici anlatım
Anıda dilin hangi işlevleri kullanılır?
Göndergesel işlev, heyecana bağlı işlev.
Anılarda hangi anlatıcı vardır?
Kahraman anlatıcı
2. ETKİNLİK
Selim İleri “Bir Gönül Adamı” adlı anısında yaşadıklarını günü gününe mi yoksa aradan zaman geçtikten sonra mı yazmıştır? Bu yargıya nasıl vardığınızı metinden örnekler vererek açıklayınız.
Aradan zaman geçtikten sonra yazmıştır.
3. ETKİNLİK
“Bir Gönül Adamı” adlı anıda olaylar kimin etrafında meydana geliyor? Metindeki cümlelerden örnekler göstererek anlatıcının kim olduğunu belirtiniz. Metindeki anlatıcı ile metnin yazarının aynı kişi olup olmadığını söyleyiniz.
Bir Gönül Adamı adlı anıda olaylar Haldun Taner'in etrafında geçiyor. Yazar, Haldun Taner'i nerede, nasıl tanıdığını anlatıyor sonra eserlerini ve sanatçı kişiliğini tanıtıyor.
Metnin anlatıcısı yazarın kendisidir.
4. ETKİNLİK
İnsanın kendi bilgi ve izlenimlerini doğrudan doğruya aktarması ifadeye neler kazandırır? Düşüncelerinizi açıklayınız.
İnsanın kendi bilgi ve izlenimlerini doğrudan doğruya aktarması anlatılanın içten, gerçekçi ve inandırıcı olmasını sağlar.
5. ETKİNLİK
"Bir Gönül Adamı” adlı anıda yazarın, Haldun Taner ve dönemin özellikleri ile ilgili izlenimleri nelerdir? Sizce anılar yazıldıkları dönemle ilgili birer belge niteliği taşır mı? Düşüncelerinizi nedenleriyle açıklayınız.
Metne göre Haldun Taner, sanatçı dostlarını ziyaret eden ölçülü, ağırbaşlı ve nazik bir kişidir. Tiyatro türünde yazdığı eserlerle döneminde tanınmış bir yazardır. Dönemin önemli yazarları arasında Kemal Tahir; tiyatrocular arasında Muhsin Ertuğrul ve Ulvi Uraz gibi isimler vardır.
Anılar yazıldıkları dönemin sosyal ve siyasi özelliklerini yansıttıklarından belge niteliği taşır.
6. ETKİNLİK
Selim İleri "Bir Gönül Adamı” adlı anısında kendi gözlem ve izlenimlerinin dışında hangi kaynaklardan yararlanmıştır? Bu kaynaklardan yararlanarak Haldun Taner’le ilgili hangi bilgileri aktardığını belirtiniz.
Selim İleri, bu metni yazarken yararlandığı ilk kaynak kendi yaşantılarıdır.
Haldun Taner'le ilgili yazılardan yararlanmış. (anı, fıkra, biyografi,eleştiri)
Haldun Taner'in yakın çevresindeki insanlardan yararlanmış.
Dönemin yazar ve edebiyatçılarından alıntılar yapmış.
Haldun Taner'le ilgili verilen bilgiler:
Kemal Tahir'in yakın arkadaşıdır.
Döneminde tanınmış bir tiyatro yazarıdır.
yazarlar tarafından beğenilir.
Dedikoduyu sevmeyen, ölçülü, zarif bir insandır.
Hoşsohbettir.
Ömrünün sonlarında yeniden öykü yazmayı denemiştir.
1966'da vefat etmiştir.
7. ETKİNLİK
Anı yazarlarının anlattıkları olay kişi ve zamanla ilgili olarak hangi kaynaklardan yararlanabileceklerini tartışınız. Ulaştığınız sonuçları açıklayınız.
Öncelikle kendi yaşantısı, gözlem ve izlenimleri
Yazar, anılarını yazarken, anlattığı dönemle ilgili tüm yazılı kaynaklardan yararlanır.
Canlı kaynaklardan yararlanır.
Fotoğraf... gibi belgelerden yararlanır.
Anı türündeki bir yazı tarih bilimine de kaynaklık eder; fakat yazar, yazdıklarını yüzde yüz belgelendirmek zorunda değildir.
sayfa 62
8. ETKİNLİK
"Cephe Yarıldıktan Sonra Büyük Komutanın Verdiği Karar” ve “Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Millî Hudut Tespit Edilirken Türk Süngüsünün İşaret Ettiği Hat” adlı anılardan hareketle Atatürk'ün kişilik özellikleri hakkında neler öğrendiğinizi belirtiniz. Metinde dönemin hangi özelliklerinin anlatıldığını açıklayınız.
Bu metinlerde Atatürk'ün şu kişilik özellikleri öne çıkmıştır:
İleri görüşlü
Risk almayı sever.
Olayların nedenini ve olası sonuçlarını çok iyi tahmin eder.
En kötü durumda bile umutsuzluğa kapılmaz.
Vatanını ve milletini sever ve korur.
Bu metinde anlatılanlardan o dönemde Anadolu'da bir milli mücadele sürecinin yaşandığını görüyoruz. Metinlerde dönemin siyasi ve sosyal gelişmeleri yansıtılmıştır.
10. ETKİNLİK
“Bir Gönül Adamı”, “Cephe Yarıldıktan Sonra Büyük Komutanın Verdiği Karar”, “Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Millî Hudut Tespit Edilirken Türk Süngüsünün İşaret Ettiği Hat” adlı metinlerde yazarların; anlattıklarını belgelerle ifade etme, kanıtlama gayreti içine girip girmediklerini belirtiniz. Anı yazarlarının anlattıklarını kanıtlamak zorunda olup olmadıklarını tartışınız. Ulaştığınız sonucu açıklayınız.
• İncelediğiniz metinlerden hareketle anı yazılarının öğretici, bilgi verici metinler içerisinde yer alıp almadığını belirtiniz.
Bu metinlerde anlatılan olaylarla ilgili yer, zaman ve kişiler belirtilmiş. Yer, zaman ve kişiyi belirtmek anının inandırıcı olması bakımından önemlidir. Anılar dönemin siyasi ve sosyal olaylarını yansıttığı için belge niteliği kazanır; ancak anı yazarı anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir.
Anılar, öğretici metinler içinde yer alır.
Anı ( Hatıra ) Türü Özellikleri :
1 - Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 - İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 - Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 - Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve
araştırmalarını anlatır.
5 - Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 - Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
12. ETKİNLİK
“Bir Gönül Adamı” ve “Cephe Yarıldıktan Sonra Büyük Komutanın Verdiği Karar” adlı anılarda hangi anlatım türlerinin kullanıldığını belirtiniz. Bu anlatım türlerinin metnin yazılma amacıyla ilişkisini açıklayınız.
Bu metinlerde öyküleyici ve açıklayıcı anlatım türlerine ağırlık verilmiştir.
14. ETKİNLİK
Metnin yazılış amacını da dikkate alarak incelediğiniz anılarda dilin hangi işleviyle kullanıldığını belirtiniz.
Bu metinlerde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.
Anı ve günlük türlerinin benzer ve farklı yönlerinin tartışınız. Ulaştığınız sonuçları açıklayınız.
ANI İLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI
1 – Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür
.2- Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır
3 - Anılar, yazarların yaşlılık çağlarında yazdıkları ve yaşamları boyunca karşılaştıkları olayları nesnel bir şekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düşünceler hakimdir.
4 - Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır.
ANLAMA, YORUMLAMA
sayfa 64
6.
Haldun Bey ağırbaşlıydı, ölçülüydü, zarifti.
Kişi adı ile birlikte kullanılan unvanlar büyük harfle başlar.
……aktörlük için yazılmış bir başyapıttır.
Baş ile başlayan sıfat tamlaması yoluyla yapılan birleşik isimler bitişik yazılır.
Haldun Bey tiyatroyu galiba yazı sanatları içinden en yakını hissediyordu kendine.
Ses türemesi olan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
Kendisi de duygusallığına matematiğin sıkı düzenini denek taşı yaptı
Bazı birleşik sözcükler bitişik yazılır.
Galatasaray Lisesinde Parasız yatılı okudum
Kurum ve kuruluş isimleri büyük harfle başlar, sununa getirilen ekler kesme işareti ile ayrılmaz.
Ardından Almanya’da ekonomi ve siyasal bilimler konusunda yükseköğrenim çabası
Öğretim ve öğrenim sözcükleri ile yapılan birleşik isimler bitişik yazılır.
Olumsuzlukları elbette göz ardı etmiyordu.
Göz ardı, kulak ardı gibi kalıplaşmış ifadeler ayrın yazılır.
Yirmi altı yaşındaydım
Sayı isimleri ayrı yazılır.
Bir gün Elmadağ’da Divan’ın önünde karşılaşmıştık.
Kurum ve kuruluş adları büyük harfle başlar, sonuna getirilen ekler kesme işareti ile ayrılır.
“Zilli Zarife”yi Elhamra’da…
Lakaplar büyük harfle yazılır.
16 Mart 1916’da dünyaya gelmiş, İstanbul’da
Belirli bir tarihi belirten ay ve gün isimleri büyük harfle başlar.
…maneviyatı kalmamış birtakım insanlardan başka, kuvvet denecek kimse kalmamış.
 Birtakım, birkaç, birçok gibi belgisiz sıfatlar bitişik yazılır.
Malumunuzdur ki Misak-ı Milli’yi en nihayet Ankara ‘da tespit ettim
Kongre isimleri büyük harfle başlar.
Kazım Paşa derhal Limon Von Sonders’le…
Özel isme bağlı unvanlar büyük harfle başlar
Bunlar askeri kıyafet taşıyan urban ve Bedevilerdi
Topluluk isimleri büyük harfle başlar.
Gayriihtiyari çekildiler, emrettim.
Kalıplaşmış bazı sözcükler bitişik yazılır
 65 .SAYFA
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde yargı doğru ise yay ayraç içerisine “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
• Anılarda anlatıcı ile yazar aynı kişidir. (D )
• Anılarda dil göndergesel işleviyle kullanılır. (D )
• Anı yazılarında yazar nesnel olmak zorundadır. ( Y)
• Anı yazarı anlattıklarını belgelemek zorundadır. ( Y)
B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız.
1. Yaşanmakta olanı değil, yaşanılmışı anlatır anıcılar. İster istemez belleklerinde kalanı yansıtırlar. Bunun için de geçmişin tanıklığını yapar anılarını yazan kişiler. Anılarla tarih kesişir. Yalnız tarih değil anıların yaşam öyküleriyle günlüklerle de iç içe girdiği durumlar vardır. Ancak bu türlerden belirleyici yönleriyle ayrılır anı. Söz gelimi tarihlerde gördüğümüz nesnellik, bilimsel doğruluk, anlatılan yer, zaman ve tarih göstererek yüzde yüz kanıtlama gibi bir kaygı yoktur anılarda. Salt anlatıcısının yaşam serüveni içine sıkışıp kalmamış, onun dışına çıkıp o dönemi yansıtmasıyla da yaşam öyküsü ve öz yaşam öyküsünden ayrılır. Güncelere gelince günlüğün oluşması; günü gününe saptanan olaylara, düşüncelere duygulara bağlıdır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Günlüklerin günü gününe yazıldığına
B) Anı yazarının geçmişe tanıklık yaptığına
C) Anılarda anlatılanların belgelenmek zorunda olmadığına
D) Anıların yaşanılan dönemi yansıttıklarına
E) Anı yazarının farklı kaynaklardan yararlandığına
2. (I) Hep pencereden içeri bakıyorum. (II) Duvarda resimler. (III) Resimler eni konu etkiliyor. (IV) Aslında resimler mi renkler mi? (V) Renkler fırtına gibi esiyor.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde mecazlı anlatım vardır?
A) I    B)  II      C)  III      D) IV        E) V
3. Üstadı başında lacivert bir bere, sırtında kaşmir bir ceket, elinde makas, bahçesinde bulurduk. Bir dal, bir gül keserken... Telaşsız, yumuşak adımlarla gelir, pek ölçülü bir nezaketle misafirlerini karşılardı. Birinci katta pencerelerine yapraklar değen büyük bir odada toplanırdık. Hayal ötesi bir çay masası kurulurdu. Fakir mahallelerin sulh günlerinde bile tatmadığı, zengin konakların artık unutmaya başladığı dünya nimetlerine kavuşurduk burada. Çay, süt, sütlü kahve, kakao... Sonra peynirlerin her çeşidi. Reçeller, reçeller, reçeller... Çilek, muz, menekşe kokulu fondanlar... Pastalar, şokolalı, kremli, meyveli pastalar...
Yukarıdaki parçada kullanılan anlatım türleri seçeneklerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Öyküleyici anlatım- betimleyici anlatım
B) Öğretici anlatım- betimleyici anlatım
C) Açıklayıcı anlatım- öğretici anlatım
D) Öyküleyici anlatım- öğretici anlatım
E) Tartışmacı anlatım- açıklayıcı anlatım
C. Aşağıdaki soruları sözlü olarak yanıtlayınız.
1. Anı ve günce türleri arasındaki farklılıkları açıklayınız.
2. Anı türünde anlatıcının kim olduğunu belirtiniz.
3. Anı yazarı anlattıklarını belgelerle kanıtlamak zorunda mıdır? Niçin?
CEVAPLAR:
1. Anıda yaşananlar aradan belli bir zaman geçtikten sonra yazılır. Günlüklerde ise yaşananlar sıcağı sıcağına aktarılır.
Anıda, yaşananlar sıcağı sıcağına anlatılmadığı için yazar, duygusallıktan uzak bir tavır alır. Olayları daha geniş boyutuyla değerlendirir. Bu bakımdan gerçeğe daha yakındır. Anıda ise anlatılan olayların üzerinden fazla bir zaman geçmediği için yazar, duygusal bir tavır takınır. Anlattıklarına kişisel yargılarını fazlaca yansıtabilir.
2. Anı türünde anlatıcı yazarın kendisidir.
3. Yazar, anlattıklarını belgelerle kanıtlamak zorunda değildir. Yazar, belgelere, canlı tanıklara başvurur ancak anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Kendi gözlem ve izlenimlerini yansıtır.

Eğitim Sitesi, Yazılı Soruları, Ders Notları, Konu Anlatımları


Sitemizin destekeldiği ödev yapma,ders çalışma sitesinin tanıtımı.
Artık ödevlerinize daha kısa sürede ulaşabileceksiniz. Yeni açılan eğitim sitesi egitimlise.blogspot.com ile liseliler için ders notları, konu anlatımları, videolu anlatımlar, kitap haberleri ve özetleri gibi birçok içerik ve materyale ulaşabilirsiniz.

Site sade yapısıyla hızlı, erişilebilir bir hizmet sunuyor. Ayrıca eğitim habelerini takip edebilir ve sunu,slayt indirebilirsiniz.

Enzim Çeşitleri


Enzim Çeşitleri

Basit enzimler :

Sadece proteinden oluşmuş enzimler . ÖRN: Bütün sindirim enzimleri , üreaz

Bileşik enzimler :

Protein olan esas kısım ve protein olmayan organik veya inorganik yardımcı kısımlardan meydana gelir.
Protein kısım = Apoenzim
Yardımcı kısım = Organik ise koenzim(vitaminler)
İnorganik ise kofaktör(Ca,K,Na) Apoenzimle koenzim (kofaktör) ‘in oluşturduğu yapıya holo enzim denir.
Her apoenzim sadece bir koenzim veya kofaktör ile çalışır. Ancak bir koenzim yada kofaktör farklı apoenzimlerle çalışabilir.

10. Sınıf Tarih Kitabı Cevapları 2012-2013 Meb Yayınları


10. Sınıf Tarih Kitabı Tüm Cevapları

Tarih Proje Ödevi (Sayfa 17)
Osmanlı Devletinin Balkanlara Hakim Olmaya Başlamasından Sonra Burada Meydana Getirdigi Mimari Eserler [Cami,Han,Hamam,Köprü,Medrese] Arastırma Yapınız Ve Resim Albümü Hazırlayınız
Osmanlı devletinin sadece Balkanlar’da 15787 adet mimari yapı inşa ettiğini ortaya koymuşturSadece Bulgaristan’daki mimari eserlerin sayısı 3399 adettir; bu sayı, 2356 adet cami-mescit, 142 medrese, 273 mektep, 174 tekke-zaviye, 42 imaret, 116 han, 113 hamam-ılıca-kaplıca, 27 türbe, 24 köprü, 16 kervansaray, 74 çeşme, saat kuleleri, hastaneler, bedestenler, kütüphaneler ve çeşitli sanat eserlerinden meydana gelmiştir Günümüzde bu eserlerin büyük bir kısmı yok olmuştur; orijinal halini koruyan eser sayısı ise çok azdır.Vardar Nehri üzerinde, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Taş Köprü (Fatih Köprüsü) ve Samokov’da bir Türk çeşmesiBu mimari yapılardan Romanya Babadağ’daki Sarı Saltuk Türbesi; Arnavutluk Kruya’da Sarı Saltuk Türbesi; Bosna-Hersek Blagay’da Sarı Saltuk Türbesi; Bulgaristan Obroçişte-Balçık’ta Akyazılı Tekkesi ve İmareti; Köstendil’de Koca İsnak Paşa Köprüsü, Uludere Harmanlı Köprüsü; Budapeşte’de Gül Baba Türbesi; Kosova Priştine’de Sultan Murat Hüdavendigar Türbesi; Üsküp’te Sultan Murat Camii, Kurşunlu Han; Filibe’de Sultan Murat Hüdavendigar Camii, Karagöz Paşa Medresesi, Hünkar Hamamı, Şahabeddin Paşa Hamamı; Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Camii; Sofya’da Mahmut Paşa Camii ve Kervansarayı, Şumnu’da Şerif Halil Paşa Camii, saat kulesi; Yunanistan Kavala’da Mehmet Ali Paşa Medresesi, yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü; Manastır-Bitola, Pirlepe’de saat kuleleri; Peç’te Kazım Paşa Camii gibi çeşitli örnekler günümüze kadar ulaşmıştır Ancak ne var ki, bu yapıların bazıları bakımsız ve ihmal edilmiş durumdadırlar Özellikle Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Macaristan gibi ülkelerdeki eserler, Eski Yugoslavya’da bulunanlara göre çok daha kötü durumdadır Türk kültür mirasının bir parçası olan bu önemli eserler, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar İhmal ve bakımsızlığın yanı sıra yıkılmayan bazı önemli tarihi binaların farklı amaçlarla kullanılması, bilinçsiz bir şekilde tadilat çalışmalarında bulunulması, eserlerin ideolojik olarak tahrip edilmesi bu mimari yapıların tükenmesine yol açmaktadır
Macaristan’da Osmanlı’dan kalan en büyük mimari eser olan Gazi Kasım Paşa Camii şu anda kilise olarak kullanılıyor C*****n kubbesi, Hunyadi Yanoş heykeliyle yüz yüze Peç’in en kalabalık meydanına bakıyor
Macaristan’ın her yerinde Osmanlı’nın izlerine rastlamak mümkün İşte, Kanuni döneminde kuşatılmasına rağmen, kışın bastırması sebebiyle alınamayan, 1596 yılında III Mehmed tarafından fethedilen Eğri Kalesi’nden bir görünüm III Mehmed, bu zaferden dolayı, Osmanlı tarihinde “Eğri Fatihi” olarak anılır.
Sayfa 39, 40, 41, 42
1) “İstanbul’un içinde Türk sarığını görmek, Kardinal külahını görmekten daha iyidir” sözünü açıklayınızcevap:Osmanlı devletinin kuruluş dönemlerinden itibaren izlediği hoşgörü politikası ile aldıgı topraklardaki halka tanıdıgı din ve vicdan hürriyetinden dolayı bu söz söylenmiştir
2)İstabul’un kuşatmasında Osmanlı gemilerinin Haliç’ten indirilmesinin İstanbul’un fethine katkısı neler olabilir?
cevap:
Karadan kusatma devam etse basarısızlıklada sonuçlanabilirdi.Ama haliçten indirilen gemiler ise bizansların molarini büyük bir ölçüde bozdu ve fethin gidişatı degişti
3)Papa, İstanbul’ un fethi üzerine dediği “Asıl fethi şimdi gerçekleşti” sözüyle ne ifade etmek istemiştir?
cevap:
Fatihin istanbul halkına erdigi özgürlükleri duyap papa , Osmanlı devletinin esas zaferi şimdi kazandıgını istiraf etmiştir
4)İstanbul’ un fethinin siyasi, kültürel, ve ekonomik sonuçlarının günümüz Avrupa’sına etkilerini değerlendiriniz.
cevap :
Büyük bir çarpıda etkisi ve gelişim içinde oldugunu görüyoruz
5)İstanbul’un nüfus yapısının çeşitliliğinden yola çıkarak Osmanlı Devleti’nin İstanbul’ da uyguladığı yönetim hakkında neler söylenebilir?
cevap:Osmanlıların hoşgörüye dayalı yönetim anlayışı altındaki istanbul İstanbul,sadece müslümanlar için değil aynı zamanda avrupada baskıya uğrayan Yahudi ve Hristiyanlar için de çekim merkezi haline gelmiştir
6) Otlukbeli Savaşı’nın kazanılmasının Osmanlı Devleti açısından önemi nedir?
cevap:
otlukbeyi şavası nın kazanılmasıyla Dogu anadolu nun güvenligi saglanmıs oldu
7) Osmanlı Devleti’nin Venedik’e ayrıcalıklar vermesinin nedenleri nelerdir?cevap:Osmanlı devletinde ticari hareketliliği sağlanması açısından önemlidir.Ayrıca venedik in Haçlı birliğiden koparılması amaçlanmıştır
8)Kırım’ın Osmanlı Devleti’ne bağlanmasının yararları neler olabilir?
cevap:
•Karadeniz bir Türk gölü haline geldi
•İpek yolu’nun karadeniz in kuzeyine giden kolu denetim altına alındı
•Kırım ın alınmasıyla Lehistan üzerine doğudan yapılacak seferlerde üs kazanıldı
Sayfa 44 tablo ;
Anadolu Türk siyasi birligini saglamaya yönelik faaliyetler ;
karamanogullarının alınması
Anadolu siyasi ise ;
Otluk beyi savası
Balkanlardaki faaliyetler ;
sırbıstanın fethi ,eflakın fethi , Arnavutluk seferi , bosnanın fethi
Karadenizin hakimiyeti için yapılan fetihler hakkında bilgi ;
Amasranın fethi , sinop ve trabzonun fethi ve kırımın fethi
Akdeniz hakimiyeti için yapılan fetihler ile ilgili bilgi;
moranın fethi, taşoz,limni,midillinin fethi,egriboz , zenta ve kefalonya adalarının fethi
sayfa 45 50Anadolu Türk siyasi birligini saglamaya yönelik faaliyetler ;
karamanogullarının alınması
Anadolu siyasi ise ;
Otluk beyi savası
Balkanlardaki faaliyetler ;
sırbıstanın fethi ,eflakın fethi , Arnavutluk seferi , bosnanın fethi
Karadenizin hakimiyeti için yapılan fetihler ;
Amasranın fethi , sinop ve trabzonun fethi ve kırımın fethi
Akdeniz hakimiyeti için yapılan fetihler ;
10. sınıf tarih kitabı cevapları sayfa 86-87

1=B
2=E
3=D
4=A
5=A
6=B
7=C
8=C
YDYDYYDY
boslukları sırayla yazıyrmm
kapitülasyon
fatih
seri ve örfi
harem enderun birun
defterdar ve nısancı
beylerbeyı,kadı
lonca
cografı kesıfler
ronesans
vakıf
1-Teknolojik gelişmelerle pusula pratik hale getirilip kullanılmaya başlandı.
2-Millet sistemi Osmanlının toplumsal yapısının ırk esasına göre değil inanç temeline göre şekillendirilmesidir.Bu sistem sayesinde Osmanlı Devlentinde farklı topluluklar bir arada yaşamıştır.
3-Reaya devlete vergi vermekle yükümlüydü.
4-Preveze Deniz Savaşıyla Akdenizde üstünlük sağlanmış oldu.
5-Osmanlı bilim insanlarını korumayı ve onlara karşı saygılı olmayı devlet politikası haline getirmiştir.Bilimsel çalışmalar yapanlar saray tarafından desteklenmiştir.
6-Kadılar kararlarında tamamen serbest bırakılmışlardır.
7-Memlük Devleti yıkılmıştır.
Halifelik Osmanlıya geçmiştir.
Venedik Osmanlıya vergi ödemeye başlamıştır.8-?9-Karadenizin en önemli ticaret limanlarından olan Kili ve Akkerman alınmıştır.Moradaki İnebahtı, Modon, Koron ve Navadin fethedilmiştir.10-Defterdar ve nişancı
10.Sınıf Tarih Kitabı Sayfa 88-97 arası

Canlıların Ortak Özellikleri

Canlıların Ortak Özellikleri 

1-) Hücresel Yapı : 

 Tüm canlılar yapısal ve işlevsel bakımdan en küçük yapı birimi olan hücreden oluşur.

  • Bazı canlılar sadece bir hücreden oluşur. Bunlara ; "Bir hücreli canlılar" denir.
Örnek : Öglena, Amip, Paramesyum
  • Bazı canlılar ise çok sayıda hücrenin belirli bir organizasyon ile bir araya gelmesi sonucu oluşmuştur. Bunlara da ; "Çok hücreli canlılar" denir
Örnek : İnsan, Hayvan, Bitki


2-) Beslenme :  

Canlıların hayatlarını sürdürebilmesi için beslenmeleri gerekir. Canlılarda değişik beslenme şekilleri görülür. Bunlar ; Otorotof ve Heterotrof beslenmedir.

  • Otorotof beslenme ; Canlıların kendi besinini kendisi üretmesidir. Bu beslenme şekli fotosentetik bitkiler (ışık enerjisi ile besin üretme) ve kemo sentetik canlılarda (bakterilerde) görülür. Bu canlılara üreticiler de denir.
  • Heterotrof Beslenme ; Canlılar ihtiyacı olan besini dışarıdan hazır olarak alırlar. Bu canlılara Tüketiciler de denir. Bu beslenme şekli İnsan, hayvan, mantar ve daha bir sürü canlıda görülür.

3-) Enerji Üretimi (Solunum) : 

Canlıların büyümesi, iş yapabilmesi, üremesi, bütün hayatsal Fonksiyonlarını gerçekleştirebilmesi için enerjiye ihtiyaç vardır.

  • Canlıların kullandığı enerjinin temeli Güneş tir.
  • Güneş enerjisinin tüketici canlılar (heteratrof) tarafından kullanılabilmesi için fotosentezle bitkiler tarafından kimyasal bağ enerjisine (besinlere) dönüştürülebilmesi gerekir.
  • Fotosentez organik besinlerin kimyasal bağlarında depolanan bu enerji hücre solunumu ile serbest hale geçer ve hücrede kullanılır. Hücrede Oksijenli ve Oksijensiz olmak üzere iki çeşit solunum gerçekleşir.
  • Oksijenli Solunum ; Hücrede oksijen kullanarak besinlerdeki kimyasal bağ enerjisinin açığa çıkarılabilmesidir. Örnek ; Hayvan , bitkiler
  • Oksijensiz Solunum ; Hücrede oksijen kullanmadan besinlerdeki kimyasal bağ enerjisinin açığa çıkarılması olayıdır. Örnek ; Bazı bakteriler

4-) Büyüme :  

Canlıların yapısını oluşturan hücrelerin sayıca ve hacim olarak artmasına büyüme denir.
Büyüme olayı besinlerle ve solunum ile gerçekleşir. Dışardan alınan besinlerin hücrede kullanılması ve enerji oluşturulmasını içeren olayların tümüne Metabolizma denir.


Metabolizma :  

Anabolizma (Yapım olayları) ve Katabolizma (Yıkım olayları) olarak 2 ye ayrılır.
Anabolik ve katabolik olaylar hücrenin hayatı boyunca devam eder.
Anabolik olaylar > Katabolik olaylar --> Canlı büyür.
Anabolik olaylar = Katabolik olaylar --> Büyüme durur.(Yetişkinlik)
Anabolik olaylar < Katabolik olaylar --> Yaşlanma

Hayvanlarda büyümenin üst sınırı vardır. Bitkilerde ise gövde ve kök uçlarında bulunan sürekli bölünebilen doku nedeniyle büyüme sınırsızdır.

5-) Haraket : 

Canlılar yaşadıkları ortama göre çeşitli hareket yeteneklerine sahiptir.
Örnek : Tek hücrelilerde Paremesyum = Siller ile (Titrek Tüy) , Öglena = Kamçı ile , Amip = Yalancı ayak (Sitoplazma uzantısı) ile çok hücrelilerde bacak, kanat, yüzgeç gibi yapılarla hareket sağlanır. Bitkilerde ise yönelme hareketi vardır. Işığa Yönelme gibi..

6-) Boşaltım : 

Bir hücreli yada çok hücreli canlılarda metabolizma sonucunda oluşan atık maddelerin canlıdan uzaklaştırılmasına boşaltım denir.

Tek hücrelilerde Boşaltım ; kontraktil kokularla yapılır.
Bitkilerde fazla su yapraktan terleme yoluyla yapılır.
Katı atıklar yaprak dökümü ile uzaklaştırılır.
Hayvanlarda katı sindirim atıkları sindirim sistemiyle solunum gazları (CO2) su ve suda çözünmüş zehirli atıklar boşaltım sistemiyle canlıdan uzaklaştırılır.


7-) Üreme :  

Her canlının belli bir büyüme döneminden sonra neslini devam ettirebilmesi için kendine benzer bireyler meydana getirmesine üreme denir.

Eşeysiz Üreme (Mitoz Bölünme) ; Mitoz hücre bölünmesi ile oluşur. Kalıtsal açıdan hem birbirine hemde ana canlıya tamamen benzer yavrular oluşur. Kalıtsal çeşitlilik yoktur. Tek bir ata vardır.
Eşeyli Üreme (Mayoz Bölünme) ; Üreme hücreleri mayoz bölünmeyle oluşturulur. Enek ve dişi üreme hücreleri vardır. (Yumurta ve Sperm, iki canlı var.) Oluşan yavrular hem birbirinden hemde ana babadan tamamen farklıdır. Kalıtsal çeşitlilik var, bu nedenle farklı yaşam şartlarına kolay uyum sağlarlar. Eşeysiz üremeye göre bu nedenle avantajlı.


8-) Uyarılma Çevresel Uyarılara Tepki : 

 Canlılar iç ve dış ortamlardan gelen fiziksel ve kimyasal uyarılara tepki gösterirler. Bu duyarlılıkları sayesinde çevrelerinde meydana gelen bu tepkimelere karşı kendilerini koruyabilirler. Örnek : Bitkilerin suya yönelirken kireç vb. maddelerden uzaklaşması, göz bebeklerinin az ışıkta genişlemesi, fazla ışıkta daralması
Çevresel uyarılara tepki sinir sistemi ve duyu organlarının birlikte çalışmasıyla gerçekleşir.


9-) Organizma, Organizasyon :  

Çok hücrelilerde organizasyon en küçük yapı birimi hücredir. Hücre < Doku < Organ < Sistem < Canlı

Doğru soluk alıp vermediğimizde yaşamımız nasıl etkilenir?


Doğru soluk alıp vermediğimizde yaşamımız nasıl etkilenir?

Doğru soluk alıp vermek çok önemlidr. Yanlış soluk alıp verildiğinde günlük yaşamımızı olumsuz etkileyen durumları solunum yolu hastalıkları ve kalbin yorulması kronik yorgunluk ,horlama ,akıcı konuşamama gibi rahatsızlıklar meydana gelmektedir.

Karmaşık Sayılar (Kompleks Sayılar)


Karmaşık Sayılar (Kompleks Sayılar)

Matematikte karmaşık sayı, bir gerçel bir de sanal kısımdan oluşan bir nesnedir. Karmaşık sayılar şu biçimde gösterilirler

z = α + bi

Genel olarak karmaşık sayılar için "z" harfi kullanılır. a ve b sayıları gerçel olup i² = -1 özelliğini sağlayan sanal birime i denir. Kimi zaman özellikle elektrik mühendisliğinde i yerine, j kullanılır.

Ayrıca matematikte bu sayıların uzayı C olarak gösterilir. Bu harfin seçilmesinin nedeni, İngilizce'de karmaşık sözcüğünün karşılığı olarak complex sözcüğünün kullanılmasıdır, nitekim bazı Türkçe kaynaklarda complex sözcüğünden devşirilen kompleks sözcüğüne de rastlanabilir. Karmaşık sayılara böyle bir adın verilmesinin nedeni ise aşağıda da göreceğimiz gibi gerçel ve sanal kısımların bir arada durmasıdır.

Bütün gerçel sayılar sanal kısımları sıfıra eşit olan birer karmaşık sayı olarak düşünülebilir. Diğer bir deyişle gerçel sayılar, karmaşık sayı düzleminde gerçel sayılar ekseni üzerinde bulunurlar.

z = α + i · 0 € R

Bir z karmaşık sayısının gerçel ve sanal parçaları sırasıyla Re(z) ve Im(z) şeklinde gösterilir. Bütün bu tanımları ve özellikleri bir örnekte gösterelim. z = 4 - 7i sayısı gerçel kısmı Re(z) = 4, sanal kısmı Im(z) = − 7 olan C uzayında bir karmaşık sayıdır. Gerçel sayılar, karmaşık sayıların alt kümesi olduğu için, R uzayındaki cebrin hepsi dolayısıyla C uzayında da tanımlıdır. Bunun dışında karmaşık sayıların başka özellikleri de vardır. Örneğin bir karmaşık sayı düzlemde bir vektör olarak temsil edilebilir.[1]

ax² + bx + c = 0 denkleminin Δ < 0 iken reel kökünün olmadığını daha önceden biliyoruz. Örneğin, x² + 1 = 0 denkleminin reel kökü yoktur. Çünkü,(x² + 1 = 0 =>x² = -1) karesi –1 olan reel sayı yoktur. Şimdi, bu türden denklemlerin çözümünü mümkün kılan ve reel sayılar kümesini de kapsayan yeni bir küme tanımlayacağız...
a ve b birer reel sayı ve i = √-1 olmak üzere, z = a + bi şeklinde ifade edilen z sayına Karmaşık (Kompleks) Sayı denir. Karmaşık sayılar kümesi C ile gösterilir.
C = {z : z = a + bi ; a, b € R ve √-1 = i}dir.
(i = √-1 => i² = -1 dir.)
z = a + bi karmaşık sayısında a ya karmaşık sayının reel (gerçel) kısmı, b ye karmaşık sayını imajiner (sanal) kısmı denir ve Re(z) = a, İm(z) = b şeklinde gösterilir.

Örnek: Z1 = 3 + 4i, Z2 = 2 – 3i, Z3 = √3 + i, Z4 = 7, Z5 = 10i sayıları birer karmaşık sayıdır.
Z1 karmaşık sayısının reel kısmı 3, imajiner kısmı 4 tür.
Z2 = 2 - 3i =>Re(Z2) = 2 ve İm(Z2) = -3,
Z3 = √3 + i =>Re(Z3) = √3 ve İm(Z3) = 1,
Z4 = 7 =>Re(Z4) = 7 ve İm(Z4) = 0,
Z5 = 10i =>Re(Z5) = 0 ve İm(Z5) = 10 dur.

Örnek: x² - 2x + 5 = 0 denkleminin çözüm kümesini bulalım.

Çözüm: Verilen denklemde a = 1, b = -2, c = 5 tir.
Δ = b² - 4ac = (-2) ² - 4.1.5 = -16 = 16.i²

X1,2 =
-b ± √Δ = -(-2) ± √16i² = 2 ± 4i = 1 ± 2i dir.
2a
2.1
2
Ç = { 1 – 2i, 1 + 2i } dir.[2]
İ'nin Kuvvetleri
iº = 1, i¹ = i, i² = -1, i³ = -i, i4 = 1, i5 = i, ...
Görüldüğü gibi i nin kuvvetleri ; 1, i, -1, - i, değerlerinden birine eşit olmaktadır.
Buna göre, n € N olmak üzere,
i4n = 1
i4n + 1 = i
i4n + 2 = -1
i4n + 3 = -i dir.
Örnek: ( i14 + i15 + 1 ).( i99 + i100 – 1) işleminin sonucunu bulalım.

Çözüm: i14 = (i4)3.i2 = 13.(-1) = -1
i15 = (i4)3.i3 = 13.(-i) = -i
i99 = (i4)24 .i 3 = 124.(-i) = -i
i100 = (i4)25 = 125 = 1 olduğu için,

(i24 + i15 + 1).(i99 + i100 – 1) = (-1 – i + 1).(-i + 1 – 1) = (-i) (-i) = i2 = - 1 dir.[2]

İki Karmaşık Sayının Eşitliği
Reel kısımları ve imajiner kısımları kendi aralarında eşit olan iki karmaşık sayı eşittir.
Z1 = a + bi } olsun. Z1 =Z2 ↔ (a = c ve b = d) dir.
Z2 = c + di }
Örnek: Z1 = a + 3 + 2bi + 3i
Z2 = 8 + (a + b)i
Z1 = Z2 olduğuna göre, b değerini bulalım.

Çözüm: Z1= (a + 3) + (2b + 3)i, Z2 = 8 + (a + b)i ve Z1 = Z2 olduğundan,
a + 3 = 8 => a = 5
2b + 3 = a + b => 2b + 3 = 5 + b => b = 2 dir.

Örnek: Z1 = (a + b + 3) + (a – 2)i
Z2 = 0
Z1 = Z2 olduğuna göre, a.b değerini bulalım.

Çözüm: Z1 = Z2 olduğundan,
a – 2 = 0 => a =2,
a + b + 3 = 0 => 2 + b + 3 = 0 => b = -5 tir.
O halde, a.b = 2.(-5) = -10 dur.[2]

Bir Karmaşık Sayının Eşleniği
Z = a + bi karmaşık sayı ise Z = a – bi sayısına Z karmaşık sayısının eşleniği denir.
Örnek:
1) Z1 = 4 + 3i sayısının eşleniği Z1 = 4 - 3i,
2) Z2 = √2 - √3i sayısının eşleniği Z2 = √2 + √3i,
3) Z3 = -7i sayısının eşleniği Z3 = 7i,
4) Z4 = 12 sayısının eşleniği Z4 = 12,
5) Z5 = √3 - √2 sayısının eşleniği Z5 = √3 - √2 dir.

Örnek: Z = a + bi olmak üzere, 3 . Z – 1 = 2(4 – i) olduğuna göre, a + b toplamını bulalım.

Çözüm: 3 . Z – 1 = 2(4 – i)
3 . (a – bi) – 1 = 8 – 2i
3a – 1 – 3bi = 8 – 2i
olduğundan, 3a –1 = 8 ve -3b = -2 dir.

3a – 1 = 8 => 3a = 9 => a = 3 ve
-3b = -2 => b = 2/3 tür.

O halde, a + b = 3 + 2/3 = 11/3

Not:
  1. Bir karmaşık sayının eşleniğinin eşleniği kendisine eşittir ( (ž) = z )
  2. Reel katsayılı ikinci dereceden ax2 + bx + c = 0 denkleminin köklerinden biri Z = m + ni karmaşık sayısı ise diğeri bu kökün eşleniği olan Z = m – ni sayısıdır.[2]
Dost Siteler : rap dinle | arabeskrap | kim milyoner olmak ister | online tv izle | tv dizileri izle | şarkı dinle | fundyy şarkıları | kayıp şehir dizisi | duman dinle | Polina Egorova | 2013 şarkıları dinle

Popüler Yayınlar

© Copyright 2012 Bilal UÇAR
İcerikler İzinsiz Olarak Kopyalanamaz Alıntı Yapılamaz!
Ödevler, Lise Ödevleri, Konu Anlatımları, Testler
EgitimLise.Blogspot.Com