Matematik Geometri
Fizik
Kimya
Biyoloji Edebiyat Dil Anlatım Coğrafya
Tarih
Felsefe İngilizce Almanca

Ekoyay 10.Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 54-65 Arası Cevapları Part 2


SAYFA 54-65 ARASI CEVAPLARIDIR

SAYFA 54:

HAZIRLIK:

1)Tarihimizin ve dilimizin ilk en önemli belgeleri Göktürk Yazıtlar(Orhun Kitabeleri)dir.
*Doğu Göktürklerine aittirler.
*720,732,735 yıllarında dikilmişlerdir.
*Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan, Kültigin
 adına dikilmişlerdir.
*Yollug Tigin
 adlı bir yazara yazdırmıştır.
*Öz Türkçe ile yazılmıştır.

*Türk hakanlarının Göktürkleri nasıl birleştirdiklerini, devleti nasıl idare ettiklerini, gelecek kuşakların ne yapmaları gerektiğini anlatan bir nutuk (söylev)tur. 
* Aslında birer mezar taşı olarak tasarlanmışlardır. 
* Taşların üç tarafı Göktürk alfabesiyle bir tarafı da Çince yazılmıştır. 
* Eserler şu an MOĞOLİSTAN sınırları içindedir.
 * 1900' lü yılların başında Strahlanberk tarafından bulunmuş, Danimarkalı Thamson tarafından okunmuşlardır. 
*Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta savaşan Göktürklerin hikayesi anlatılır bu yazıtlarda. Bu abideler 38 harfli olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bunlardan en önemli olanları 3 tanedir.
1.Bilge Tonyukuk Yazıtı: Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok Çinlilerle yapılan savaşlar anlatılmaktadır. 
2. Kül Tiğin Yazıtı: Göktürk hakanı Bilge Kağan'ın kardeşi Kül Tiğin'in ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından dikilmiştir
3. Bilge Kağan Yazıtı: Göktürk hakanı Bilge Kağan'ın ölümünden sonra yazdırılmış bir abidedir. Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından, törelerden ve Bilge Kağan'ın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.
UYGUR DÖNEMİ YAZILI ESERLERİGöktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan uygur hanlıklarından kalma eserlerdir Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kâğıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikâyenin yanında "kökünç" denilen bir ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli uygur alfabesiyle yazmışlardır.Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek(yığın) adlı eserler Budizm'i anlatan dinsel metinlerdir.Ayrıca Irk Bitig (Fal Kitabı) ve Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade) adlı metinler vardır.
2)Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler Göktürk (Orhun) alfabesi: Metinleri Orta Asya’daki Orhun Nehri kıyısında bulunduğu için Göktürk veya Orhun ismi ile anılır. Orhun’da yerleşen Türkler tarafından kullanıldığı için de Türük, Türk Alfabesi denir. Türklere mahsustur ve Esik Kurgan yazısına benzer. Hunlar, Göktürkler ve sathi olarak da Asya ve Avrupa’ya yayılan Türk kavimleri, kullanmıştır. Bu alfabede resmin göze hitap ettiği ve ses haline geldiği açıkça görülür. Göktürk alfabesi otuz sekiz harften meydana gelir. Dördü sesli olup, sekiz sesi karşılar, gerisi sessizdir. Ayrıca ok, ko, uk, ku, ük, kü, nç, nd, gibi heceler ayrı harflerle gösterilmiştir. Sesli harfleri, sessizler okutur. Sağdan sola doğru yazılır. Tonyukuk, Kültigin ve Bilge Kağan hatırasına yazılıp, dikilen Orhun Abideleri bu alfabenin şaheser numunesidir. Bunlar ayrıca Türkçe'nin bilinen ilk yazılı metinleridir. 
Uygur alfabesi: Göktürklerden sonra Türkistan’da devlet kuran Uygurlardan adını alır. Uygurlar ve Türkistan’daki Türkler kullandı. On sekiz işaretten meydana gelir. Dördü sesli, gerisi sessizdir. Harfler umumiyetle birbirine bitişiktir, çok defa başta, ortada ve sonda olmak üzere üç şekli vardır. Sağdan, sola doğru yazılır. Sekizinci asırdan, on ikinci asra kadar yaygın, on beşinci asra kadar mevzii bir şekilde görülür. Bu yazının kâtiplerine, bakşı, bakşıgeri veya serbahşı adları da verilmiştir. 
Arap alfabesi: Türklerin topluca İslamiyet'i kabulünden, yani 10. asırdan sonra geniş bir sahada bütün Türk-İslam devletleri tarafından kullanıldı. Arap Alfabesi yirmi sekiz harf olmasına rağmen Türklerin kullandığı İslam harfleri otuz bir ile otuz altı harften meydana gelir. Sağdan sola doğru yazılan bu alfabe, bütün Türklüğü kucaklamış ve Türkçe'nin çeşitli lehçelerinde, pekçok kitap, kitabe yazılmıştır. Muazzam ve kesintisiz abidevi eserler bu alfabe ile verildi. Türkiye, İslam alemi ve dünyanın her yerindeki kütüphane ve kitapseverlerin kitaplıklarında İslam harfleriyle yazılmış milyonlarca Türkçe eser mevcuttur. Dünyanın en büyük ve muazzam arşivi, Türk - İslam alfabesiyle yazılan Türkçe evraklarla doludur. 
Kiril alfabesi: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hudutları içinde yaşayan Türkler tarafından kullanılmaktadır. Kiril Alfabesi, ihtiyari olmayıp, Rus ve komünist emperyalizmin zoraki tatbikidir. Komünist idare, Türklere tek bir alfabe kullandırmayıp, milli birliği bozmak için on sekiz Türk boyuna değişik işaretli alfabe kullandırmıştır. Sunî bir Slav alfabesidir. Otuz sekiz harftir. On biri sesli, gerisi sessizdir. Soldan sağa doğru yazılır. Kullanma alanı, Rusya’daki Türkler içindir. 
Latin alfabesi: Bu alfabe, 1925 yılında ilk defa Azeri Türklüğü tarafından kullanılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra; 1928’de Türkiye’de kullanılmaya başlandı. Günümüzde, Türkiye ve Avrupa Türkleri kullanır. Latin asıllı yirmi dokuz harften meydana gelir. Sekizi sesli, gerisi sessizdir. 
Türkler; Orhun-Türk, Uygur-Sogd, Arap-İslam, Kiril-Slav ve Latin alfabelerinden başka Sogd, Mani, Brahmi, Süryani, Rum, Slav vs. gibi alfabeleri de kısmen kullanmışlardır.

3a) Türk adının geçtiği ilk edebi metin ve şuan bilinen en eski ve ilk Türkçe metin Göktürk yazıtlarıdır. Göktürk yazıtlarında; taşlar üzerine yazılmış ilk Türk tarihi, Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması, devletin ve milletin karşılıklı vazifeleri, Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası, Türk askerinin dehasının, Türk askerlik sanatının esasları, Türk feragat ve faziletinin anlatılması yönünde önemli bir yeri vardır Türk Tarihi açısından.
     Göktürk Yazıtları, Türk tarihi, toplum yaşamı, kültürel yapısı yönünden de aydınlatıcı bilgilerle doludur. Yazıtlar Göktürk Kağanlığı'nın resmi ağızdan yazılmış bir tarihi görünümündedir. Tarihte ilk kez Türk adıyla kurulan bu devlet bozkır devletlerinin belirgin özelliklerini taşır. Aynı soydan gelen bütün boylarını "il" adıyla oluşturacak yapıda merkezi otoriteye bağlanması, siyasal erkin hemen bütünüyle orduya dayandırılması, dolayısıyla da iktisadi gücün bu orduyla sağlanması.
b)“Türklük bilincini oluşturmak ve Türk birliğini sağlamak.” Kendinden önceki Kağanlar gibi Bilge Kağan''da, Orta Asya''da Türk birliğini gerçekleştirmeyi siyasal amacı olarak her şeyin üstünde tutmuştur. Ulusuna geçmiş dönemin dağınıklığını, başka ulusların buyruğu alanında geçirilen yılların acılığını verirken çözümü de göstermektedir: “Bilgili ve cesur Kağanların çevresinde ulus toplanmak ve töreyi kurmak. Bir askerlik ve siyaset tarihinden çok farklı olmayan yazıtlarda, “il” e. Ulusal bilince ve ulusal birliğe verilen önemin her biçimde ön planda tutulması boşuna değildir. Var olanın temel koşulu budur. “Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölümlü doğmuştur.” Ama “il” sonsuza dek yaşayacaktır…İl tutacak yer, Ötüken ormanı imiş. Ötüken ormanında daha iyisi hiç yokmuş… 
4) Yazılı edebiyat, Türkler arasında yazının kullanıldığı devirlerde başlayan bir edebiyattır. Eldeki en eski ürünler 5. ve 6.yüzyıllarda yazıldığı tahmin edilen Yenisey Kırgızlarına ait balbal adı verilen mezar taşlarıdır. Ancak bu yazıtlar, adlar ve birkaç sözcükten oluşan Türkçe sözlerden ibarettir. Bu yazıtlardaki alfabe daha sonraki dönemlerde kullanılan Göktürk alfabesine göre ilkel bir nitelik taşır.Bu yazıtlar çok tahrip olduğu ve okunamadığı için edebi bir belge niteliği taşımazlar...

  • Bu sözle sözün söylenince unutulup gittiği, yazının ise asırlar sonrasına taşınabileceği gerçeği vardır.Yani "söz uçar, yazı kalır." da diyebiliriz.
  • http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html
SAYFA 57:

Döneme özgü özellikler:
  • Kağanın "kut"lu olduğu inancı(Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan...)
  • Gök Tanrı inancı( inanç sistemi)
  • Devlet idaresindeki birtakım unsurlar:(şadpıt, tarkat, buyruk beyleri...)
  • Ordunun sevk edilmesi, düzenlenen askeri seferler
  • Dönemin yer adları:(Ötüken,Şantung Ovası,Demir Kapı,İnci Nehri,Tibet)
  • Çinlilerle anlaşmalar yapıldığı (siyasi zihniyet)
  • Çinlilerle ipek,altın , gümüş ticareti yapıldığı (ekonomik zihniyet
  • Çinlilerin Türklere yaptığı hileler, entrikalar...(siyasi ilişkiler)
  • Kısa cümlelerin kullanılması, dilin ÖzTürkçe olması,anlatımda aliterasyonlar görülmesi,bir söylev niteliğinde olması edebi zevki yansıtmaktadır.
  • http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html
1.ETKİNLİK:

a) Orhun Yazıtları, Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölünün gü­neyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınla­rındadır. Bu yazıtlardan Kül Tigin ve Bilge Kağan Anıtları, Koçho Tsaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Ton-yukuk Anıtları ise, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yakla­şık 360 km uzakta, Tola Irmağı'nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto bölgesindedir.
    Göktürk alfabesi otuz sekiz harften meydana gelir. Dördü sesli olup, sekiz sesi karşılar, gerisi sessizdir. Ayrıca ok, ko, uk, ku, ük, kü, nç, nd, gibi heceler ayrı harflerle gösterilmiştir. Sesli harfleri, sessizler okutur. Sağdan sola doğru yazılır.
b) Türk adının ilk geçtiği ve yazılı ilk edebi belgelerimiz olduğu için...

c)Türk tarihi hakkında bilgi veren bu anıtlar, Türkler tarafından yazılmış ilk belgelerdir. 

  • Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin özelliğini taşırlar.
  • Yazıtlarda, Türk adı ilk olarak bir milleti ifade etmek üzere kullanılmıştır.
  • Türk dili ve edebiyatının en eski örneğidir.
  • Türk yazısının en eski alfabesiyle yazılmıştır.
  • Orta Asya kültürünün en açık olarak ifade edildiği belge özelliğini taşırlar.
  • Yazıtlarda, Türklerin tarihlerinin araştırılmasına imkan veren, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır.
  • Yazıtlar, sadece mezar taşları olmayıp, bütün Türk boylarına seslenen siyasî bir beyanname karakterini taşımaktadır.
3) Metnin temel düşüncesi Bilge Kağan'ın milletine nutuk tarzında öğütleridir.Metnin içeriği de bu düşünceye paralel olarak söylev tarzında şekillenmektedir.

4) tengri>Tanrı
teg > gibi
tengride > gökte 
olmış > olmuş
kagan > kağan  (g>ğ değişimi)
ödke > zamanda (artık kullanılmıyor)
olurtum > oturdum (ses değişikliğine uğramış)
sabımın > sözümün (artık kullanılmıyor)
tüketi > tamamıyla ( artık kullanılmıyor)
eşidgil > işit ( e>i değişimi d>t değişimi ,-gil eki de emir kipi şeklinde kullanılmıyor)
ulayu > bilhassa (kullanımdan düşmüş
ini > küçük (kullanımda düşmüş)
yiünüm > yeğenim şeklini almış
oğlanım > oğlum şeklini almış
biriki > bütün (kullanılmıyor)
oguşum > soyum (kullanımdan düşmüş)
budun > millet ( kullanılmıyor)
biriye > güneydeki
begler > beyler ( g>y değişimiyle günümüze ulaşmış
Bazı sözcüklerin günümüzde kullanılmadığı bazılarının da ses değişikliğine uğrayarak günümüze kadar geldiğini görüyoruz.http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html


5) Bengü taş; ebedî, sonsuz taş demektir. Özellikle ka­ğanların ve devletin ileri gelenlerinin ölümünden sonra, onlar adına bir anıt yaptırmak, Göktürklerde bir gelenek hâlini almış­tır. Diktirilen taşlar üzerine kağanlar istediklerini yazmış, bütün milletin ona göre davranmasını istemişlerdir. Bu sözlerin taşlar üzerinde ebedî olarak kalacağını ve Türk milletinin sonsuza ka­dar bunlardan ders alacağını düşündükleri için diktirdikleri taş­lara "bengü taş" adını vermişlerdir. Göktürklerden sonra Uy­gurlar bu geleneği devam ettirmişlerdir.http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html

2.ETKİNLİK:Okuduğumuz metinde Bilge Kağan sözünün herkes tarafından tamamen işitilmesini isteyerek söze başlamış, daha sonra yaptığı seferlerden bahsetmiştir.Milletine seslenerek Ötüken ormanında oturmaları halinde güvende olacaklarını Çinlilerin yaptıkları hileleri ve bu hilelere daha önce inananların ne hale geldiklerini, hakimiyetlerini nasıl kaybettiklerini bu yüzden de ancak birlik olarak ve beraber yaşayarak güvende olacaklarını belirtmiştir.

SAYFA 61:
6)"Bir gün Mihrace halka dağ, ırmak, göl ve ağaç tanrılarına dua etmelerini ve kurban sunmalarını emretti."
"Sudaki şeytanlar vurup gemiyi sulara gömerler."
"Eğer Burkan talihini bulursanız beni de unutmayınız, sizin talihinizle biz de bu günahkar bedenden kurtulalım."
"O zaman kötü düşünceli Şehzade'nin gönlüne şeytan düşüncesi geldi" 
"Bunun üzerine Burkan (Buda)..." gibi söz ve ifadeler Uygurların dini inançlarını yansıtmaktadır.Bu ifadeler metnin dini içerikli olduğunu gösteriyor.http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html


7. Uygur dönemi metinlerin genel özellikleri:

  • Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir.
  • Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
  • Uygurların kağıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır.
  • Dönemden kalma birçok hikayenin yanında “kökünç” denilen bir tür ilkel tiyatro eserleri de vardır
  • Uygurlar bu eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır.Her iki metin de dönemin zihniyetini yansıtır.
http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html
3.ETKİNLİK: 1.metin söylev(nutuk) niteliğindedir, 2. metinde böyle bir özellik yoktur.
1.metinde GökTanrı inancı vardır, 2.metin Budizm'in öğretileri vardır.
1.metin daha çok sosyal, siyasi içeriğe sahiptir, 2.metin dinsel içeriğe sahiptir.


     Kültür bir milletin sahip olduğu maddi ve manevi bütün ögeleri ifade eder.Edebiyat dille gerçekleştirilen bir etkinlik olarak kültürün içinde yer alır.Gerçekte kültürün temelini "dil" oluşturur.Biliyoruz ki dil, birçok kültür değerinin yaratıcısı olduğu gibi  bunların çoğunun da taşıyıcısıdır.Yüksek kültür değerleri arasında yer alan edebi eserler de doğrudan dile dayanır.Peki kültür ile edebiyat arasında nasıl bağ vardır, aradaki ilişkiyi şöyle değerlendirebiliriz.Kültür edebiyata ayrı bir derinlik kazandırır, edebiyat da kültüre canlılık katar, onu zenginleştirir.Kültür ve edebiyat arasındaki bu etkileşim de dil vasıtasıyla olur.Az önce sanat eserleri yüksek kültür değerleridir dedik,örneğin Göktürk Yazıtları.Edebiyatımızın bu ilk şaheseri aynı zamanda Türk hitabet sanatının erişilmez bir örneğidir.Hükümdarane bir üslup ve ihtişamlı bir hitap tarzıdır.Bilge Kağan'ın milletine seslenirken "Dokuz Oğuz Beyleri, milleti!Bu sözümü iyice işit, adam akıllı dinle!Doğudan gün doğusuna, güneyde gün ortasına batıda gün batısına kuzeyde gece ortasına kadar onun içindeki millet hep bana tabidir.""Türk milleti Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın." gibi ifadeleri Göktürk Yazıtları'ndaki eşsiz hitabet sanatının örneklerinden sadece birkaçıdır.Bilge Kağan'ın bu sözleri çağları aşan bir kimliğe sahiptir.Onun milletine verdiği öğütler bugün de geçerliliğini korumaktadır.Başka devletlerin hilelerine aldanmanın ne hazin sonuçlar getirdiği bir gerçektir.İşte tarih bilinci kuşaktan kuşağa aktarılan bu gibi kültür değerleriyle oluşur.Yüksek kültüre de ancak Göktürk Yazıtları gibi   edebiyat eserleriyle ulaşılabilir.

SAYFA 62:
8)Türklerin ilk yurdu Orta Asya'dır.
 Çok geniş bir bölge olan Orta Asya; doğuda Kingan dağları, ba­tıda Hazar denizi, kuzeyde Altay dağları ve Baykal gölü, güneyde Hindikuş ve Karanlık dağlarıyla çevrilidir
Orta Asya Türklerinin yaşamlarının her alanına etki eden Bozkır kültürü ve yarı göçebe yaşam tar­zı, özellikle sosyal yapıyı şekillendirmiştir.
 Yaşa­dıkları coğrafyanın zor şartları karşısında ayakta kalabilmek için Türk toplulukları, teşkilatçı bir karakter kazanmışlardır. 
Hem siyasi hem de sosyal hayatın teşkilatlı düzeni, Türklerin tarih boyunca pek çok devlet kurmalarının temel sebe­bidir. 
Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mü­cadeleci ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. İpek Yolu, Türklerin yaşadığı coğrafyanın en önemli ekonomik kaynağıdır.
Çin'den başlayarak, Orta Asya'yı geçen Anadolu'ya hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir. 
Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler daha kolay anlaşılır.  Göktürkler döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret ortamı oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler satmış, tarımsal gıdalar almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde tica­ret büyük gelişme göstermiştir.
http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html

9) Sözlü dönemde de yazılı edebiyata ait ilk örneklerde de arı bir dil kullanılmıştır.Sözlü edebiyat döneminde daha çok ölüm, tabiat,aşk ayrılık gibi temalar üzerinde durulmuş;yazılı edebiyata ait ilk örneklerde ise daha çok sosyal, siyasi,idari konular ve dini içerik (uygur metinleri) vardır.http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html

4.ETKİNLİK:BKNZ. (hazırlık soruları)
5.ETKİNLİK:Bknz. ( Hazırlık soruları)


SAYFA 64:

Göktürk Yazıtları: Metnin yazıldığı şartlar..."Dağılan Göktürkleri Bilge Kağan ve kardeşi Kül Tigin  tarafından bir araya getirilişi ve Göktürk devletinin yeniden kuruluğu zamanki şartlar"
Tema: Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği 
Hitabet özellikleri: Yer yer gerçekçi tarih dili;  yer yer eleştiri cümleleri yer yer güçlü bir söylev dili kullanılmıştır."
Tarihi ve kültürel önem: Türk yazı dilinin ilk edebi örnekleri olması
Yazılış amacı:Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması, düşmanın tatlı sözüne, hediyelerine kanmaması gerektiğini vurgulamak ve öğüt vermek için yazılmıştır. 
Metin yazarının özellikleri: Milletini seven,koruyan kişisel çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen,milleti için çalışmaktan bıkmayan, hesap vermekten çekinmeyen, lider özelliklerine sahip...
Metnin hitap ettiği kitle:Türk milleti 
http://edebiyatfatihi.blogspot.com/2010/10/ekoyay-10sinif-turk-edebiyati-sayfa-54.html
ONUNCU YIL NUTKU:

Metnin yazıldığı şartlar: Cumhuriyet'in Kuruluşunun 10. Yıldönümü nedeniyle Kurtuluş Savaşı'nın hesabını veren, bir diğer deyişle ulusal mücadelenin kimlere karşı, niçin ve nasıl verildiğini anlatan, hem de bu mücadelenin Cumhuriyet kurulduktan sonraki safhasında yapılması gerekenler ve yapılacak olanlar...
Tema:" Milletimizin tehlikelere karşı uyanık olması"
Hitabet özellikleri: Güçlü bir söylev dili...
Metin yazarının özellikleri: Milletini seven,koruyan kişisel çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen,milleti için çalışmaktan bıkmayan, hesap vermekten çekinmeyen, lider özelliklerine sahip...
Metnin hitap ettiği kitle: TBMM üyelerinin şahsında Türk Milleti...


6.ETKİNLİK:Her ikisinde de hitabetin özellikleri görülmektedir.İkisi de tarihi ve kültürel önemleri bakımından son derece değerlidir.Nutuk Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün Türk milletinin yeniden var olma savaşını; Göktürk Yazıtları ise Türk dilinin ilk edebi örneği olması dolayısıyla eşsiz bir değere sahiptir.
2. "Yurttaşlarım!Büyük Türk Milleti!Türk Milleti!Kutlu olsun! Ne Mutlu Türk'üm Diyene!"
3. Çinlilerin tatlı sözlerine , ipek kumaşına aldanmamayı,Güneye Çogay Ormanına Tögüldün Ovası'na gidilmemesi,Ötüken Ormanında oturmaları halinde güvende olacakları,milletin incitilmemesi, zahmet çektirilmemesi, beslenmesi gibi uyarı ve öğütler verilmektedir.
7.ETKİNLİK:Göktürk Yazıtlarını (Orhun , Âbideleri), yazılı edebiyatımızın ilk ve muhteşem örneğidir. Modern Türkçemizin tüm  kuralları, günümüzün bir çok sözcüğü, doğal ve olgun bir söyleyişle, sanki bugünün yapıtlarıymış gibi karşımızdadır.
Bu yazıtlar, bu yönleriyle Türk tarihine ışık tutan önemli belgelerdir. Göktürk Yazıtları, bir hakanın, halkına hesap vermesi, halkın devlete, millete karşı görevlerinin hatırlatılması, düşmanın hilelerine  nasıl karşılık verileceğinden söz edilmesi ve Türklerin yüksek ahlak ve seciyesinin anlatılması açısından önemlidir.
Bu anıtlar Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metindir. Türk tarihinin taşlar üzerine yazılmış ilk belgesidir.
Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün yazılı belgesidir.
Türk hitabet sanatının erişilmez bir şaheseridir. Hükümdârâne eda ve ihtişamlı bir hitap tarzının yazılı örneğidir. Yalın ve keskin üslubun şaşırtıcı örnekleridir. Türk dilinin kaynağı, Türk yazı dilinin başlangıcının bilinmeyen dönemlere kadar gittiğinin delilidir.
Eski Türkçeyi gerek Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin bıraktığı eserlerden takip ettiğimiz için de bu yazıtlar, ayrı bir öneme sahiptir...

SAYFA 65:
DEĞERLENDİRME:

1) bknz: 7.etkinlik
2)  (D)
3)  (Y)
4)  (D)
5) Göktürk alfabesidir.
6) Budizm ve Maniheizm
7) (C)
8) (E)
SAYFA 66:


1) Göçebe hayatın izleri, avcılık ve hayvancılıkla uğraşmaları, Gök Tanrı, Maniheizm ve Budizm dinleri, yuğ,sığır,şölen törenleri eski Türk şiirlerine yansımıştır, yani bu şiir örnekleri dönemin zihniyetini yansıtır.
2) (D)

3) (D)
4) (D)
5) koşuk
6) sagu
7) (E)
8) (E)
9) (C)
10) ( D)
SAYFA 67
11) (D)
12) (A

Ekoyay 10.Sınıf Türk Edebiyatı Tüm Cevapları Part 1


 (SAYFA 12-53 ARASI CEVAPLARDIR.)
SAYFA 12

GÖKTÜRK YAZITLARI EDEBİ Mİ TARİHİ Mİ BİR METİN MİDİR? 
SORU 1) Orhun Kitabeleri ya da Göktürk Yazıtları hem EDEBİ  hem de TARİHİ bir metindir..Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçe'dir. Yazıtlarda yer yer gerçekçi tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır. Yazıtlarda aliterasyonlu (ses tekrarına dayalı) bir söyleyiş vardır. Ayrıca hükümdar Bilge Kağan’ın ağzından Türk halkına seslenen eşsiz bir hitabet örneğidir.
Bu kitabe çok gelişmiş, zengin kelimeli bol mecazlı edebi bir hitabe örneği olarak yazılmıştır.İşte bu sebeplerden Göktürk Yazıtları edebi bir eserdir.Göktürk Yazıtları edebi metin olmakla beraber tarihi bir belge niteliğini de taşır.
2) GÖKTÜRK Yazıtlarının dini, tarihi ve siyasi önemi
Orhun veya Göktürk Yazıtları Türk dünyası için birçok yönden önem taşır. Bunların başında yazıtların Türkçenin ilk yazılı belgeleri olması gelir. Gerçektende günümüze dek yapılan araştırmalara göre Orhun alfabesiyle yazılmış yazıtlar ve belgeler, Türk dili tarihinin ilk somut verilerini oluşturur. Bu yazıtların dili incelendiği zaman Türkçenin o döneme göre oldukça gelişmiş bir dil olduğu sonucu çıkarılabilir. Gerek dilbilgisi birimlerinin çeşitliliği, gerek sözcük dağarcığının kullanarak uygulanması, bu belgelerdeki dilin sözlü ve yazılı anlatıma büyük yatkınlık gösterdiğini açıklamaktadır.
Orhun yazıtları, düz yazı örnekleridir, bununla birlikte kimi dilciler yazıtların şiir biçiminde yazıldıklarını ileri sürmektedirler. Ancak bunu doğrulamak pek olanaklı değildir. Gerçi yazıtlardaki dil ve söyleyiş şiire elverişli görünmektedir. Ama bu özelliği onun türünden kaynaklanmaktadır.
Orhun Yazıtları, anı-söylev karışımı bir türde yazılmıştır denilebilir. İlk bakışta dikkati, konuşan kişi, yani Bilge Kağan çekmektedir. Bilge Kağanı güçlü bir söylevci yapmaktadır. İkinci vurgulanması gereken yönde yazıtların tarihsel ve siyasal bir içerik taşımasıdır.
Orhun Yazıtları, Türk tarihi, toplum yaşamı, kültürel yapısı yönünden de aydınlatıcı bilgilerle doludur. Yazıtlar Göktürk Kağanlığının resmi ağızdan yazılmış bir tarihi görünümündedir. Tarihte ilk kez Türk adıyla kurulan bu devlet bozkır devletlerinin belirgin özelliklerini taşır. Aynı soydan gelen bütün boylarını “il” adıyla oluşturacak yapıda merkezi otoriteye bağlanması, siyasal erkin hemen bütünüyle orduya dayandırılması, dolayısıyla da iktisadi gücün bu orduyla sağlanması…
3.soru: İstemi Yabgu ve Batı Tarafı adlı metin tarihi bir metindir; çünkü Göktürkler hakkında bilgi vermeye yönelik dilin göndergesel işlevde kullanıldığı bir üslupla tarihi bir olayı neden-sonuç ilşkileri içinde nesnel bir şekilde vermektedir.
4) Göktürk Yazıtları söylev özelliklerini taşıyan edebi bir dilin, mecazların söz sanatlarının kullanıldığı bir metindir.Diğer metin ise tarihi bir metin olduğu için öğretmeye dayalıdır.Mecazlar, yan anlamlar yoktur, dil göndergesel işlevde kullanılmıştır.buradan hareketle edebiyat ve tarih arasında şöyle bir ilişki vardır:
Edebiyat ve tarih birbirilerinin verilerinden yararlanan iki bilim dalıdır.Edebiyatla tarih arasında çok sıkı bir ilişki vardır.Her edebi eser dönemin zihniyetinden izler taşır, edebi eserler de yazıldığı dönemin siyasi sosyal ekonomik vb…özelliklerinden etkiler taşıdığı için tarihin verilerinden yararlanabilir.Tarih bilimi de edebiyattan yararlanır, örneğin bir yazarın anıları yazıldığı döneme ışık tuttuğu için tarihsel bir belge niteliği taşır.(Örneğin Yakup Kadri'nin Halide Edip'in anı kitapları...) O anılardan tarihçiler yararlanabilir ve tarihi olaylara ışık tutarlar…Edebi eserler pek çok bakımdan tarihe kaynaklık eder.Göktürk Yazıtları ve Dede Korkut Hikayeleri birer edebi metin olmakla beraber tarihe ışık tuttukları için de tarihi belgedirler.Aynı zamanda Oğuz Kağan, Şu...Destanı, İlyada ve Odise, Şehname gibi Türk ve dünya edebiyatına ait destanlar toplumların geçmişini yansıttığı için tarih açısından önemlidir.Bunun yanı sıra seyahatnameler, tezkireler, hatıralar edebiyat tarihi için olduğu kadar tarih için de çok önemli kaynaklardır.
5.soru: "Çanakkale Şehitlerine" şiiri Mehmet Akif tarafından Çanakkale Savaşı'nda (1918) şehit olan askerlerimiz için yazılan destansı bir manzumedir.Şiir tarihin en kanlı savaşı olan Çanakkale Savaşı'nda şair Asım'ın Nesli olarak belirttiği kahraman askerimizin teknikçe çok üstün olan Avrupalılara karşı iman gücüyle kazandığı destansı savaşı çok canlı tasvirler ve muhteşem imgelerle betimlemektedir.
6.SORU: Çanakkale Savaş'ının yapıldığı dönemin siyasi ve tarihi olayları şiire yansımıştır.
Bir muharebe sahnesinin tasviriyle başlayan parçada, düşmanın hem sayıca çokluğu, hem de biraraya gelmiş milletlerin ve kavimlerin çeşitliliği karşısında Mehmetçiğin kahramanlığı devleşir. Batı'nın yirminci asırda medeniyet adına yaptığı zulüm ve işkence tabloları çizilir. Nihayet, bu savaş sahnelerinin asıl kahramanına sıra gelmiştir. Akif, bu kahraman iradesini, gücünü ve bu irade ile gücün ilahi kaynağını tasvir ettikten sonra, şehadet faslına gelir. Şair, şiirinin bu kısmında sanatının bütün ustalığını göstererek harikulade mukayeseler, teşbihler yapar.
SAYFA 15 
7.soru: Halide Edip Adıvar'la ilgili araştırmayı internetteki çeşitli sitelerden, ansiklopedilerden, hakkında yazılmış biyografi kitaplarından yapabiliriz...
EDEBİYAT TARİHİNİN İNCELEDİĞİ KONULAR: (edebiyat tarihinin kapsamı da denebilir)
  • Edebi dönemler
  •  Şair ve yazarların hayatları
  •  Şair ve yazarların edebi kişiliği
  • Sanatçıların(şair ve yazar) eserleri
  • Edebi dönemlerin belirleyici özellikleri
  • Edebiyatı etkileyen tarihi olaylar
  • dönemin siyasi özellikleri
  • dönemin sosyal özellikleri
  •  edebi türlerin gelişimi
1.etkinlik 
Soruda verilen üç metin de Türk tarih ve kültürü için eşsiz eserlerdir, eğer bu eserler hiç yazılmamış olsaydı Türk tarih ve kültürü için büyük bir kayıp olacak, bir döneme ışık tutacak bilgilerden, belgelerden mahrum olacaktık.Örneğin ilk yazılı belgelerimiz olan Göktürk Yazıtları hiç yazılmamış olsaydı tarihteki ilk Türk devleti olan Göktürkler hakkında bilgilerimiz hep eksik kalacak ilk alfabemiz olan Göktürk alfabesini hiç bilmeyecek olacaktık.Bunun yanı sıra o dönemki toplum yaşayışı hakkında da bilgilere sahip olamayacaktık.
8)"Ateşten Gömlek" Kurtluş Savaşı'nı ve etkilerini anlatan bir romandır.(Edebiyatçı Cevdet Kudret'e göre Ateşten Gömlek; edebiytımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir.) Ateşten Gömlek İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı'nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır.Yani sanatçı yaşadığı dönemin zihniyetini eserlerine yansıtmış ve dönemin olaylarından etkilenmiştir.
2.etkinlik:
İslamiyet Öncesi Türk edebiyatında ortaya çıkan türler: destan, masal
İslam uygarlığı çerveçesinde gelişen Türk edebiyatında ortaya çıkan türler: mesnevi 
Batı uygarlığı etkisinde..... hikaye, roman, tiyatro( 19 yüzyılda Tanzimat döneminde)
9) Tablodaki edebi türler ortaya çıktıkları dönemin dil, üslup ,tema, işlenen konu, kullanılan kelime ve kelime grupları ile ilişkilidir.Örneğin mesnevi İran edebiyatından edebiyatımıza girmiş beyit nazım birimiyle aruz ölçüsüyle yazılan ve uzun aşk ve kahramanlık olaylarının anlatıldığı bir türdür.Her edebi tür ortaya çıktığı uygarlıktan izler taşır.
10
a) Şemadaki başlıklar bize bir edebi eseri tam ve doğru bir şekilde çıkarımlarda bulunmamız için büyük katkı sağlar.Çünkü edebi eserler verilen başlıklardaki kriterlerden doğrudan etkilenir...
b) Hepsiyle ilgili bilgileri bünyesinde barındırabilir.
c) cevabı 7.sorudaki maddeler...
ç) Tarih, sosyoloji, psikoloji...
SAYFA 16
ANLAMA VE YORUMLAMA:
1) Edebiyat tarihçisi edebi eserleri incelerken şunlara dikkat etmeli: 
a) sanatçıların hayatını incelemeli (fiziki ve ruhi yapısı,yaşadığı sosyal ve fiziki çevre...)
b) edebi dönemleri incelemeli
c) dönemin sosyal, siyasi ve tarihsel olaylarını bilmeli
d) Dönemin sanat zevkini ve anlayışını incelemeli
e) Dönemin dil özellikleri iyi bilmeli
2) sosyoloji
felsefe
psikoloji
tarih
mantık
bilim ve teknoloji 
3) Nutuk, İnkılâp Tarihimizin önemli ve gerçek kaynaklarındandır. Türk Kurtuluş Savaşı’nın dününe, bugününe ve yarınına ait her yönü Nutuk’ta bulmak olanağı vardır.Bizzat Atatürk'ün ağzından Türk Kurtuluş Savaşının gerçek öyküsüdür Nutuk...Mustafa Kemal Atatürk bu eseriyle bir milletin kurtuluşunun ne kadar zor ve çetin şartlarda kazanıldığının gelecek kuşakların da bilmesi için bu eseri yazmıştır.
4) Atatürk, gençliğe hitabında, Nutuk'un felsefesi hakkında ipuçları vermektedir.
Atatürk, Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte düşebileceğimiz tehlikeleri önceden sezmemiz için alınacak derslerden bahsetmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı dönemi'ni birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eserdir.
Bazı sayfalarda açıkça belirttiği "sonraki yıllarda durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer verilmiştir" sözü ile Atatürk ileri görüşlülüğünü bir kere daha ortaya koymuştur.
Göktürk Kitabeleri ise bilinen ilk yazılı belgelerimiz olduğu için çok önemlidir.
Ø Türklerin ilk yazılı eseridir. 
Ø Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar. 
Ø Söylev türünde yazılmıştır. 
Ø Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır. 
Ø Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler edinilebilir. 
Ø Hem dinî hem de din dışı konular işlenmiştir. 
Ø Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir. 
Ø Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya bakış tarzını ortaya koyar.
2.etkinlik cevabı sayfa 12'de var fakat siz de edindiğiniz bilgilerinizden ve yaptığınız araştırmalardan hareketle kendi görüşlerinizi kendi cümlelerinizle yazınız.

DEĞERLENDİRME:
  • Edebi dönemler 
  •  Şair ve yazarların hayatları
  • Şair ve yazarların edebi kişiliği
  • Sanatçıların(şair ve yazar) eserleri 
  •  Edebi dönemlerin belirleyici özellikleri
  •  Edebiyatı etkileyen tarihi olaylar
  • dönemin siyasi özellikleri
  • -dönemin sosyal özellikleri
  • edebi türlerin gelişimi
2) (D) 
3) (Y) (Y)
5) EDEBİYAT
6) iSLAMİYET ÖNCESİ
7) C 
SAYFA 17 
HAZIRLIK SORULARI
  • Türklerin İslamiyet öncesi yaşam tarzları:
  • Göçebe bir yaşam sürüyorlardı.
  • Avcılık,  hayvancılık önemli geçim kaynaklarıdır.
  • Pagan inanışı, Şamanizm ve GökTanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu
  • Türkler, ehlîleştirdikleri  atlarla akıncılık yapmışlar, çiftçilikle uğraşan kavimler üzerinde üstünlük sağlamışlardır…
İSLAMİYET'LE BERABER TÜRKLERİN YAŞAM TARZI: 
Toplumda meydana gelen inanca bağlı— değişiklikler sosyal hayatı bütünüyle etkiler, değiştirir. Pagan inanışı, Şamanizm ve GökTanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu. Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte inançları tamamen değişmiştir. İslamiyet’le 10. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar etkisini devam ettiren yeni bir medeniyet ve kültür dairesine girmişlerdir. Bu medeniyetin etkisiyle yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçince de dünyaca tanınan şehirler ve kültür merkezlen kurmuşlardır. Bilim, sanat, edebiyat, sosyal hayat, devlet sistemi gibi alanlarda büyük ilerlemeler sağlamışlardır.
Bir — yaşam biçimi olarak kabul edilen İslam dini, Türklerin sosyal ve kültürel yaşamında, düşünce dünyasında ve dil anlayışında köklü değişiklikler meydana getirdiği gibi kültürün önemli bir yansıması olan edebî ürünlerde de yeni şekillenmelere zemin hazırlamıştır. Bu ortak edebî malzemenin temelinde İslamî birikim vardır. Arap, İran ve Türk şairleri, işte bu malzemeyi farklı dil, güzellik ve sanat anlayışlarıyla işlemişlerdir.
Batı Medeniyeti etkisindeki Türk yaşam tarzı: 
Osmanlı Devleti 19.yüzyılda yüzünü Batıya çevirmeye başladı.Bunun toplum yaş***** etkisi oldu.Bu dönemde modernizm ve pozitivizm etkileri görülmeye başlandı.
2) Kullanılan araç gereçler, tüm insanlığı etkileyen olaylar(istanbulun fethi,Fransız İhtilali vb.) 
3) Geçmişte yaşanmış olayların oluş sırasını öğrenmek ve bu tarihi olayları meydana geldikleri zamanın şartlarına göre değerlendirebilmek için tarih devirlere ayrılmıştır. Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi,öğretmeyi,araştırmay ı kolaylaştırmaktır.
SAYFA 18 
1.SORU) Bozkurt Destanı İslamiyet’ten önceki dönemde ouşmuştur.”Hunlar, boy, düşmanların baskını,Bozkurt,Aşine soyu, başbuğ, Dişi Bozkurt, Altay Dağları, çadır, av hayvanları, hakan vb.” sözcük ve sözcük grupları dönemin hakim zihniyetini yansıtır.
2) Devletin boylardan oluşması
Düşmanların baskın yapması
Bozkurt mitinin varlığı
Bozkurt’tan türediklerine olan inanç
Göçebe yaşam tarzı
Başbuş ve hakanların varlığı…
3) VESİLETÜ’N NECAT’TAN (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE)
Amine Hatun,Muhammed s.av. in annesidir.
(O sadeften doğdu o inci tanesi)

Çünkü Abdullahtan oldu hamile.
Günler ve aylar geçti,vakit erişti

Hem Muhammedin gelmesi yaklaştı
Çok işaretler belirdi gelmeden

Rebiul evvvel ayı nasıldır.
Rebiul evvel ayının on iknci gecesiydi

O gece ki insanların en hayırlısı doğdu
Annesi orda neler gördü neler. 

Dedi ki gördüm o sevgilinin annesi
Bir acayip ışık ki sanki güneş pervanesi.)

Şimşek gibi çıktı evimde ansızın.
Göklere dek ışıkla doldu dünya.

Gökler açıldı ve karanlık açıldı
Üç melek gördüm elinde üç bayrak.

Biri doğudaydı biri batıda
Biri de Kabe nin damında dikildi.

İndiler gökten melekler dizi dizi
Kabe gibi evimi tavaf ettiler.)

Geldi huriler bölük bölük
Yüzlerinin nurumdan evim nur ile doldu.
Bu metindeki “Amine Hatun, Muhammed(s.a.v) Abdullah, rebi-ül evvel ayı,hayr’ül beşer, nur, üç melek, Kabe, tavaf, huri…” gibi sözcükler döneminin hakim zihniyetini yasıtmaktadır.
4) İslam medeniyetinin ve inancının izlerini parçada görmek mümkündür.Allah inancı, Peygamberimizin doğuşu gibi olaylar metnin zihniyetini yansıtmaktadır...
SAYFA 19 
5) “Ali Bey, diri diri mezara gömülen bir kişi , çözümsüz bir bilmece ” gibi söz ve söz grupları dönemin zihniyetini yansıtmaktadır.
6) Bu metin Tanzimat dönemindeki Batılılaşmaya başlayan Türk toplumunun yaşayış, inanç ve adetlerini yansıtmaktadır.
7) Metin Türklerin İslamiyet’ten öncesi yaşayışarını yansıtan ırki özellikler 1.metin x
Metin İslamiyetin kabulü ile oluşam medeniyetten…. 2. Metin x
Metin modern dönemde aklın ve bireyin……………………….. 3 .metin x
1.ETKİNLİK:
Türk edebiyatında İslam ve Batı medeniyetinin çok büyük etkisi vardır.Din ve medeniyet bir edebiyatı en fazla etkileyen faktörlerdendir. Türk tarihinde görülen üç medeniyet (iki medeniyet değişikliği), edebiyatın da seyrini değiştirmiş, onun konu ve şekil özelliklerini de etkilemiştir.
Bu arada tanışılan ve alış verişte bulunulan uluslar da edebiyatı etkilemişlerdir.
Meselâ, Araplardan ilmî eserlerle birlikte Arapça kelime ve tamlamalar, İranlılardan da İslâmiyet’le birlikte nazım tür ve çeşitleri alınmıştır.
SAYFA 20) 
8.soru:
Dil anlayışı 
Dini hayat 
Kültürel farklılaşma 
Sanat anlayışı 
Coğrafya değişimi 
Lehçe ve şive ayrılıkları 
9.soru )
TÜRK EDEBİYATI 
1) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı 
2) İslam medeniyetinin etkisindeki Türk Edebiyatı 
3)Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı 
10) Gazel ve koşmayı karşılaştırdığımızda: 
Dil olarak gazelde Arapça ve Farsça kelime ve kelime gruplarının fazla, dilinin ağır sanatlı ve süslü olduğunu görürüz.Koşma ise son derece sade yalın ve anlaşılır bir dille yazılmıştır.
İçerik olarak gazelde aşk,kadın temasını işlenirken koşma koçaklama türdedir, yiğitlik teması epikçe bir söyleyişle anlatılmıştır.
Gazel Divan edebiyatı zevk ve sanat anlayışını yansıtırken koşma halkın beğeni ve zevkinin bir ürünüdür.
Gazel tahsil görmüş eğitimli yüksek bir zümreye hitap ederken koşma halka seslenmektedir.
Aynı dönemde yazılmasına rağmen iki şiirin farklı olması farklı edebi kollara (divan-halk) mensup şairlerin kalemlerinden çıkması farklı sanat anlayışlarını benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
SAYFA 21:
ANLAMA VE YORUMLAMA
1) Bozkurt Destanı: İslamiyet öncesi Türk edebiyatı(sözlü edebiyat)
2) Vesiletü’n Necat:İslami devir Türk edebiyatı
3) İntibah: Batı etkisindeki Türk edebiyatı (Tanzimat dönemi)
4) Gazel( İslami Devir Türk edebiyatı- Divan edebiyatı)
5) Koşma(İslami Devir Türk edebiyatı ( Aşık tarzı halk edebiyatı)
Bu dönemleri belirlerken
Dil özelliklerine
Tema ve konuya
Nazım biçimlerine, yazın türlerine
Sanatçılarına ve onların özelliklerine
Sanat anlayışlarına…dikkat ettik.
2) Dil
Kullanılan nazım biçimleri ve türleri
Tema ve konu
Sanat anlayışı, zevki
Alfabe(Göktürk,Arap,Uygur,Lati n)
Yazın türleri(roman, hikaye, tiyatro) 
2.etkinlik:
Resimlerdeki üslup farklılığının sebebi sanatçılarının farklı dönemlerde farklı sanat ve zevk anlayışlarını benimsemesidir.Bu farklılıklar edebi eserler için de geçerlidir.
SAYFA 22 
3.Edebi eserlerden hareketle bir milletin duygu ve düşüncede geçirdiği evreleri inceleyebiliriz.Toplumunun aynası olan edebi eserler toplumun bir parçası olan bireyin de kendini tanımasına, anlamasına olanak verir.
DEĞERLENDİRME:
1) Destan döneminde kavmi(ırki) özelliklerin , dini dönemde dinin ,modern dönemde akıl ve mantığın etkisi edebi eserlerde çoktur.Ayrıca nazım ve nesir türlerinde, tema ve konularda, dil, üslup,sanat ,estetik ve zevk anlayışında belirgin farklılıklar vardır.
2) (Y)
3) (D)
4) (D)
5) (C)
6) (B)
SAYFA 23 
1.ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRMESİ
1) Milletler uzun tarihleri boyunca edebiyatla ilgili sayısız eserler meydana getirirler. Edebiyat bir milletin hayat damarıdır. Edebiyat eserleri olmayan milletler uygarlaşamaz, tarih sahnesinden silinirler. 
İşte edebiyat tarihi, bir ulusun yüzyıllarca meydana getirdiği edebî eserleri inceleyerek geçirdiği dönemleri kronolojik bir sıra içinde inceleyen bilim dalıdır. 
Edebiyat tarihi, edebî eserlerle o eserleri yaratanları sosyal çevresi ile beraber inceler. Böylece geçmiş dönemlerde yaşayan atalarımızın duygu, düşünce ve sanat anlayışları hakkında bize bilgi aktarır. Edebiyat tarihi aracılığıyla değişik çağlardaki kültür birikimimizi tanırız. 
Toplumların düşünce yapılarını, dünya görüşlerini öğreniriz. Bütün bu bilgiler bir edebiyat eserinin değerlendirilmesinde bize yol gösterir.Hülasa(özetle) Edebiyat uygarlık içindeki gelişmelere her zaman ön ayak olmuştur. 
2) (D)
3) (Y)
4) (Y)
5) İslamiyet öncesi sözlü edebiyat döneminde, İslami , Batı etkisindeki
6) Edebiyat tarihi
7) 1)İslamiyetten önceki Türk edebiyatı
    2) İslami Devir Türk edebiyatı
    3) Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatı
8) (D)
9) (E)
SAYFA 24
10-(A)
11-(E)
2.ÜNİTE DESTAN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
SAYFA 26
HAZIRLIK SORULARI
*İLİYADA ve ODYSSEİA (Yunan) Truva filminin konusuyla aynıdır.
ŞEHNAME İRAN) İran-Turan mücadelelerini, Rüstemin yiğitliklerini,İskender'in İran'ı fethi anlatılır.
KALEVALA FİN) Doğaya karşı savaşan Finlillerin erdemlerini anlatır.
GILGAMIŞ (SÜMER) Ölümsüzlüğü arayan kral Gılgamış'ın hikayesidir.
BOEWULF İNGİLİZ) Yiğit Boewulf ve arkadaşlarının canavarla mücadelelerini anlatır.
MAHABARATA HİNT) Kaurava’nın Pandallarla yaptığı savaşı, Krişna ve Arcuna’nın kahramanlıkları...
CİD İSPANYOL)Ulusal kahramanları Rodrigo’nun 11.yy.da Araplarla mücadelesi anlatılır.
CHANSON de ROLAND FRANSIZ)Charlemagne döneminde Müslümanlarla yapılan savaşları anlatır.
NİBULENGEN ALMAN) 5.yy’da yapılan Hun-Alman savaşlarını anlatır.
ŞİNTO JAPON) Japonların milli destanıdır.
İGOR RUS) 12.yy’da Kıpçak’larla Rusların yaptığı savaşları anlatır.
*Akıl erdiremedikleri olayları olağan üstü güçlerle yorumlamışlardır.Örneğin tabiat olaylarının sebeplerini bilmedikleri için bunları kendileri dışında bir güçle açıklamaya çalışmışlardır. 
1.soru: Oğuz Kağan destanı M.Ö 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun Hükümdarı Mete Hanın hayatı etrafında şekillenmiştir.Bütün Türk destanlarında olduğu gibi destanın ilk şekli günümüze ulaşmamıştır. 
2.Metinde Türklerin İslamiyetten önceki yaşayışları görülüyor. 
Göçebe yaşam tarzı 
Göktanrı inancı 
Toy(ziyafet) verilmesi 
Kurultayın toplanması 
Elçiler gönderilmesi 
Oğuz Kağan'ın devletinin başına kağan olması 
Bozkurtun yol göstermesi ve ordunun önünde olması 
Akınların yapılması 
Gerçek üstü olaylar vb... 
3. AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol... 
SU: Türkler arasında temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiş, ateşe bağlı olarak birçok inancın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. 
IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir. Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar. 
BOZKURT: destanlarda hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, destanlarda Tanrı kurt ,anne kurt, ordular önünde yürüyen kumandan olarak geçer.
6) Mitolojik dönemde şimşek, rüzgar, kasırga yankı, şafak gibi nice şeyler birer tanrı olarak tasarlanırdı.Tabiatın her şeyine karşı korku ve hayranlık duyulurdu.İşte bu korku ve hayranlık önce mitoslar sonra da masal ve destanları meydana getirmiştir.Atatürk'ün sözü ile mitolojik ögeler arasındaki bağlantıyı bu şekilde açıklayabiliriz.
SAYFA 29:
4.) Süt Gölü metnindeki olağanüstülükler:
*Tanrıça Ayzıt'ın tarla, çiçek ve yemiş perilerini yanına alması
*Süt Gölü'nden alınan bir damla sütün çocuğa ruh olması
*Bazı hayvanların Süt Gölünde gelmesi
*Kanatlı ve kürekli atların varlığı
  • Bu kadar olağanüstülüğün bulunmasının nedeni insanın ve Evren'in yaratılışı ile ilgili bilgilere yeterince sahip olunamaması ve etkisinde kalınan bazı olaylara akıl sır erdiremedikleri için bunları olağanüstü güçlere bağlama eğilimidir.
5.soru:
*Mitolojik öğelerin fazlalığı
*Destan döneminin temel zihniyetinin olağanüstü varlık ve güçlerin hayata hakim olması
*Dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkilediği destan dili
*Tanrı ve tanrıçaların olması vb...
SAYFA 30
ANLAMA VE YORUMLAMA
1) Bunun sebebi Oğuz Kağan'ın bütün vasıflarıyla ideal insan tipini yansıtmasından ve halkın ona atfettiği yücelik ve kudsiyetten kaynaklanmaktadır.Ayrıca o zamanki şartlarda bu hayvanlar toplumda çok önemli bir yere sahiptirler.
2) Oğuz Kağan, tarih içindeki hayatı ile destanlara bürünmüş ender “alp” tipinden birisidir. Sürekli hareket halinde ve arayışlar içerisinde bulunan bir millete liderlik yapan Oğuz, ömrü boyunca at sırtından inmemiş, inandığı yüce değerler uğruna dünyayı hakimiyeti altına alma iştiyâkında olan bir idealist, bu yolda yetişmiş büyük bir cihangirdir. “ A l p ” tipinin bütün hususiyetlerini bünyesinde bulunduran Oğuz Kağan, zaferle dönülen bir seferin sonunda verdiği ziyafette: 
Demir kargı olsun orman 
Av yerine yürüsün kulan 
Daha deniz daha müren 
Güneş bayrak gök kurukan” 
gibi insanın; cihangirlik, kahramanlık duygularını kabartan, kişiye umut ve güven telkin eden hitabında oğullarına, beylerine ve milletine; daha nice denizlerin aşılmasını, daha nice ırmakların geçilmesini yer ve mekân adı belirtmeksizin, zaman tayin etmeden hedef göstermesi, onun, cihâna hükmetme idealinin açık bir göstergesidir. Gök kubbeyi ülkenin çadırı, güneşi bu ülkenin bayrağı olarak tahâyyül eden Oğuz, muhteşem bir “ a l p ” tipi, gerçek anlamda bir cihân hakimidir. Cihâna hükmetme idealini, iştiyak olmaktan çıkarıp, onu bir hayat tarzı haline getiren alplerin bu üstün meziyetleri, ancak ruhlara nüfuz etmiş samimi ve son derece kuvvetli bir imân ile izâh olunabilir. (Prof.Dr. Rıfat ARAZ_destanlar_tip_cozumlemesi .)
3) Oğuz Kağan'ın kurultay toplaması devletin ve milletin geleceği için alınacak kararların ileri gelenlerle birlikte alınmasıdır. Bu kurultayın en önemli yönlerinden birisi de, Türk devletlerinde hakanın yetkilerinin sınırsız olmadığını ve hesap vermesi gereken bir tür meclisin bulunduğunu göstermesidir. Bu bakımdanmodern demokrasilerdeki meclislerle benzerlik göstermektedir.
4) Her milletin milli bir destanı vardır.Çünkü destan dönemi her millete yaşanmıştır.Milli destanların oluşabilmesi için toplumu derinden etkileyen bir çekirdek olayın (deprem,savaş,afet...) veya bir kişinin olması gerekmektedir.
5) Destanın oluşması bir milleti derinden etkileyen bir olayın olması daha sonra bunun halkın hayal gücünün etkisiyle yayılıp dilden dile aktarılarak olağanüstü ögeleri barındırması en sonunda da halkın içinden çıkan bir sanatçının bunları derleyip yazıya geçirmesi esastır.Buradan hareketle ilerleyen dönemlerde bir milletin milli bir destana sahip olma ihtimali gözüküyor.
SAYFA 31:
DEĞERLENDİRME:
1) Destan söyleme geleneği yazının henüz bulunmadığı ve yaygınlaşmadığı bir dönemde kuşaktan kuşağa aktarılarak doğmuştur. Destanlar ve destansı öyküler ilk çağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir. 
2) (D) 
3) (D) 
4) (D) 
5) ............... kavmi (ırki)................ 
6) .................mitolojik.... .............. 
7) (E) 
8) (C) 
SAYFA 38
A.COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER(ŞİİRLER)
HAZIRLIK SORULARI:
  • Eski Türk topluluklarında da ozan ya da kam, baksı gibi adlarla anılan Halk şairleri, söz söylemeye, saz / kopuz / davul çalma gibi yeteneklerin yanı sıra, büyücülük, hekimlik vb. çeşitli görevleri de üzerlerinde toplamışlardır. Bu bakımdan da toplum üzerinde oldukça etkindirler. Kam, Baksı, Şaman, Ozan gibi halk şairlerinin görevleri, destanların müzik melodileri yardımıyla okunmasını ve dilden dile dolaşarak akılda kalmasını sağlamışlardır. Ayrıca başka tür görevlerde de bulunan bu halk şairleri, dinsel törenler için din adamları, sağaltım için hekim, vb. meslekler gelişmiştir.
kam:büyü yapan. 
baksı:ağır hastaları tedavi eden bir hekimdir.
ozan:sadece insanları eğitmez aynı zamanda eğlendirir.
şaman:alt ve üst dünyada yardım eder.

Şamanlar

  • İnsanlar sevindikleri zaman dışa dönük olurlar. Mutluluklarını jest ve mimiklerle belli ederler.Yüzleri güler. Ölüm karşısında ise üzülürler ve içlerine kapanırlar.İnsanlar duygularını çok çeşitli yollarla anlatabilirler.Bazen duygularını şiir yazarak bazen şarkı söyleyerek vb. şekilde ifade ederler.Eski çağlarda insanlar da duygularını ifade etmek için şiir yazmışlar, bir ölünün ardından ağıtlar yakmışlar, aşk ve sevgi gibi duygularını da şiirle yansıtmışlardır.

ALP ER TUNGA SAGUSU
a----Alp Er Tunga/ öldi mü       “dimü”ler redif
a----Isız ajun/ kaldı mu             “l” yarım uyak 
a---Özlek öçin/ aldı mu 
b---Emdi yürek/ yırtılur

c---Ögreyüki /mundağ ok            “ok” redif 
c----Munda adın/ tigdağ ok 
c----Atsa ajun /uğrap ok 
b----Tağlar başı/ kertilür

d-----Begler atın/ argurup            “up” redif 
d------Kagdu anı/ turgurup           “r” yarım uyak
d------Menğzi yüzü/ sargarup 
b------Körküm ağnar/ türtülür



e---Ulşıp eren/ börleyü                 “leyü” redif
e----Yırtıp yaka/ urlayu              “r” yarım uyak 
e----Sıkrıp üni/ yurlayu 
b-----Sıgtap közi /örtülür

f--Könğlüm için/ örtedi                 “di” redif 
f---Yitmiş yaşığ /kartadı 
f--Keçmiş özüg /irtedi 
b---Tün kün keçüp/ irtelür

SAYFA 39:
ALPE ER TUNGA SAGUSU
AHENK UNSURLARI:

Ölçü: 4+3 7’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.(/) durakları gösterir.
Uyak: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb… düz kafiye vardır.Genelde yarım kafiye kullanılmıştır.
Redif: Yukarıda gösterilmiştir.
Sese dayalı edebi sanatlar: “t,g,k” seslerinin sık tekrarlanmasıyla ali terasyon, “”a,u” seslerinin tekrarıyla asonans yapılmıştır.

YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
Nazım birimi sayısı: 5
Uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb (düz kafiye örgüsü)
Tema:Ölümün ardından duyulan acı (ağıt)
Nazım türü: Sagu
Ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimler “ağıt” teması etrafında bir araya gelmiştir.

2) “Alp Er Tunga öldü mü?” denilerek tecahül-i arif (bilip de bilmemezlikten gelme sanatı)
“Felek öcünü aldı mı?” felek’e insani özellik kazandırılarak teşhis (kişileştirme)
“Şimdi yürek yırtılır.” Mübalağa
“Felek niyet edip ok atarsa” teşhis
“Safran sürülmüş gibi” teşbih(benzetme) yüz rengi safrana benzetilmiş…
“Erkekler kurt gibi uluyorlar” teşbih (benzetme)
“Kalbimin içi yandı” mübalağa (abartma)
Metinde kullanılan bu sanatlar anlatımı güçlendiriyor.
3) Bu ifade tarzları ölümün ardından duyulan acıyı daha güçlü anlatmak için kullanılmıştır.
4) Teması: Ölümden duyulan acı (ağıt)Bu tema şiirin daha hüzünlü ve acıklı olmasını sağlıyor.
5) Temalar şiirin söyleyiş vurgu ve tonlamasını belirler.Şiir bu temaya uygun şekilde okunur.
6)”Alp Er Tunga, ısız ajun, felek,ok atmak,kurt gibi,yaka yırtıp çığlık atmak” gibi söz ve söz grupları dönemin yaşantısını yansıtmaktadır.Eski Türkler “yuğ” adı verilen törenlerde ölenin ardından onun yiğitlik ve kahramanlıklarını anlatarak ölen kişinin ardından duyulan acıyı canlı bir şekilde ifade etmişlerdir.Okuduğumuz sagu her yönüyle dönemin zihniyetini yansıtmaktadır. Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.

SAYFA 41:
7.AHENK UNSURLARI

Ölçü: 4+3 7’li hece ölçüsü

Uyak ve redifler:
a……..esneyu       “yu” redif
a……..osnayu
a……..kasnayu
b……..kükreşür 

c…….ıngraşu           “şu” redif
c……möngreşü
c…..tanglaşu
b……mangraşur

d……yaşnadı       “dı” redif
d…….tuşnadı
d……kişnedi
b……okraşur

e……yagmurın              “ın” redif , “r” yarım uyak
e……torın
e……..karın
b…….engreşür

f…….erüşdi                     “di” redif “ş” yarım uyak
f…….akışdı
f……..örüşdi
b……..ügrişür

g……..kölerdi   
g…….ilerdi                            “di” redif “r” yarım uyak
g…….yılırdı
b……çergeşür


h….saçıldı
h…..suçuldı                              “dı” redif “l” yarım uyak
h….açıldı                     
b….yugruşur 

ı…..tizildi                      
ı……yazıldı
ı…….özeldi                              “dı” redif “l” yarım uyak 
b…….adrışur

Sese dayalı edebi sanatlar: Her birimde (dörtlükte) tekrar eden ünsüz harflerle aliterasyon; ünlü harf tekrarlarında ise asonans vardır.

YAPI UNSURLARI:
Nazım birimi: dörtlük
Nazım birimi sayısı: 8
Uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/gggb/… (düz kafiye örgüsü)
TEMA:Bahar
Nazım türü: Koşuk

8) Edebi sanatlar:
1.birimde Rüzgar kar tipisine benzetilerek teşbih
5.birimde bulutlar kayığa benzetilmiş teşbih
6.birimde dünyanın nefesi denilerek teşhis
7.birimde çiçekler inciye benzetilerek teşbih
8.birimde çiçeklerin sıkılması teşhis 
Bu sanatlar anlatımı güçlendirmektedir.

9)”Kuydı bulıt yagmurın” “tümen çeçek tizildi” “kökşin bulut örüşdi” “ajun tını yılırdı” tü tü çeçek çergeşür” gibi ifade kalıpları şiirin temasına uygun şekilde baharın gelişini canlı bir şekilde tasvir edilmesini sağlıyor…
10) Koşuk bahar teması etrafında ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.Tema şiiri ifade ederken vurgu ve tonlamayı belirleyen en önemli faktördür.
11) “Bulutlar gürleyip insanlar bağrışıyor” “Halk soğuktan titreşerek evlerine girdi.” İfadeler dönemin yaşantısını yansıtmaktadır.Halkın sağanak yağmurlar karşısında hayret etmesi ve bağrışması o dönemki insanların tabiat olaylarına takındığı tavrı da gösteriyor…Hayvancılık ve doğayla iç içe yaşıyor olmaları o dönem halkının yaşam tarzı hakkında bilgi veren örneklerdir.


1.etkinlik: Bknz.Hazırlık çalışması
SAYFA 42:

1. İslam öncesi Türkler arasında , bir kahraman, bir devlet büyüğü öldüğünde bunlar için yapılan yuğ adı verilen yas törenlerinde kopuz eşliğinde söylenen şiirlere sagu denir.
a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir. “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir.
b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.
c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.
d. Dörtlükler halinde söylenir.
e. 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.
f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denir
g. Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.
h. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.

  • 2. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.
  • Kopuz eşliğinde söylenir.
  • Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.
  • Nazım birimi dörtlüktür.
  • Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca. (aaab cccb dddb)
  • Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma'dır.
  • Sığır denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir.

3:Destan döneminin zihniyeti:
  • Destan döneminde ırka(kavmi) özgü özellikler hayata hakimdir.
  • Göçebe bir yaşam sürüyorlardı.
  • Avcılık, hayvancılık önemli geçim kaynaklarıdır.
  • Pagan inanışı, Şamanizm ve GökTanrı inancı Türklerin ilk dinî inancını oluşturuyordu
  • Türkler, ehlîleştirdikleri atlarla akıncılık yapmışlar, çiftçilikle uğraşan kavimler üzerinde üstünlük sağlamışlardır…
  • Destan döneminin temel zihniyeti olağanüstü varlık ve figürlerin hayata hakim olmasıdır.
  • Destan döneminde şimşek, rüzgar, yankı ve yağmur gibi doğal olaylara doğa üstü nitelikler kazandırılmıştır.
4: Sözlü edebiyat döneminde nazım(şiir) en geniş yeri tutar.kopuz denilen bir çalgı eşliğinde söylenirdi.O dönemde şiir yazılmaz ,söylenirdi.Bu yüzden akılda daha iyi tutulması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının daha kolay olması sebebiyle nesirden ziyade ezberlenmesi daha kolay olan nazım tercih edilmiştir.

  • 5. Ölen kağanları için verilecek en özel hediyenin saçları olduğu
  • Cesedin için boşaltılıp bahar yastıklarıyla doldurulması
  • Ölenin önce altın tabuta sonra da ince işlemeli tahta bir tabuta konması
  • Tam bir hafta boyunca davulların çalması
  • Şamanların sagu söylemesi, genç kız ve kadınların ağlaması, şarkılar söylemesi
  • Tabutun önünden geçen herkesin kağanın ismini mırıldanması
6) Her iki saguda ölenin ardından duyulan acı çeşitli şekillerde ifade ediliyor.Alp Er Tunga sagusunda da ölen kağanları için ağlayan , kurt gibi uluyan yakalarını yırtan sagular söyleyen insanlar vardır.
7) Sagular yuğ törenlerinde koşuklar ise sığır adı verilen sürek avı törenlerinde söylenen şiirlerdir.Sagu acının bir ifadesi koşuklar ise daha çok aşk, ayrılık, tabiat gibi durumlardaki duyguların ifadesidir.
8) Oğullar adlı metinde insanlar üzüntülerini ağlayarak, şarkılar söyleyerek, çığlıklar atarak davul çalıp dans ederek ortaya koymuşlardır.Benzer adetler günümüzde yapılmamaktadır.Günümüzde insanlar cenazelerde ağlayarak ya da ağıt yakarak üzüntülerini gösterirler.
9) Günümüzde incelediğimiz şiir beznerleri doğum ölüm ve eğlence gibi ortamlarda söylenmemektedir.Ama yöreden yöreye de değişen adet ve gelenekler yok da değildir.
SAYFA 44
DEĞERLENDİRME
1.Sagu bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir, koşuk ise doğa sevgisi, aşk, kahramanlık, yiğitlik konularının işlendiği şiirlerdir.
Sagu “yuğ” törenlerinde koşuk ise “sığır” ve “şölen” adı verilen törenlerde söylenir.
Temaları farklı olduğu için söyleyişleri vurgu ve tonlamaları da farklıdır.
2.(Y)
3.(Y)
4)(D)
5. dörtlük
6)Alp Er Tunga
7) (A) şıkkı
8)(B)
9) Bence soru hatalı;çünkü “dı-m ve di-m “ ekleri aynı görevde(di'li geçmiş zaman ve 1.tekil şahıs eki)  olduğu için rediftir.kelimelerin kökünde de benzer ses olmadığı için uyak kullanılmamıştır. Yine de zorlarsak D şıkkı denebilir.(edebiyat fatihi)

SAYFA 45:


B.OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİNLER(DESTAN)

HAZIRLIK:
İlk Türk Destanları 
1.Altay - Yakut
Yaradılış Destanı
2.Sakalar Dönemi
a.Alp Er Tunga Destanı
b.şu Destanı 
3.Hun Dönemi
Oğuz Kağan Destanı
4.Köktürk Dönemi 
a.Bozkurt Destanı
b.Ergenekon Destanı
5.Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı
c.Mani Dininin Kabulü Destanı
İslamiyetin Kabulunden Sonraki Türk Destanları :
1.Karahanlı Dönemi
Satuk Buğra Han Destanı
2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi
Manas 
3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi 
Cengiz-name
4.Tatar-Kırım 
Timur ve Edige Destanları
5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c.Köroğlu Destanı

  • Türk destanlarında yer alan kişi, zaman, mekan ve mitolojik ögeler günümüz edebiyatında kullanılmaktadır.Örneğin Nihal ATSIZ’ın “Bozkurtların Ölümü" Göktürk Kağanlığı tarihinden bir bölümü ve Kür Şad Destanı'nı anlattığı romanıdır.Latife Tekin’in “Sevgili Arsız Ölümü’nde romanında roman kişileri gibi zaman ve mekân algısı da hep düş, rüya, fantezi hurafe, gibi olağanüstü ögelerle sürekli iç içelik arz eder.Rasim Özdenören’in “Hastalar ve Işıklar” romanında “ışık” miti canlı şekilde anlatılır.Örnek metin:
Yüzbaşı Yağlaklar üç yaşında Ötüken’e getirilmiş bir Kırgız’dı. Kaç yıldır, bir fırsat bulup Kögmen 
Dağı’nı aşarak atasının yurduna gitmeği, baba ocağını görmeği tasarlıyor, fakat her yıl bir 
engel çıkıyordu. Bu buyruğu alınca artık Kögmen’i aşmak umutlarını bırakmak gerektiğini anladı. 
Çünkü kendi yüz atlısıyla bir tümen Çinliyi oyalamak pek yakında Uçmağa varmak demekti. Fakat 
pek yakında öleceğini düşünmek onu asla yüksündürmedi. Koca Kırgız yüzbaşı, içinde dirliğe veda 
etmenin garipliği de çınlıyan çok gür ve heybetli bir sesle erlerini çabucak çevresine topladıktan 
sonra yüz kişiyle on bin Çinliye daldı. Yağlakar, her kılıç vuruşta bir Çinli deviriyor ve : “Al! Kögmen 
Dağı aşkına...” diye bağırıyordu, erleri de coşmuşlardı. Onlar da Çinlileri ikiye biçen vuruşlarını 
“Ötüken aşkına”, “Kara Kağan aşkına”, “İ-çing Katun aşkına”, Şen-king aşkına” diye bağırarak 
yapıyorlar, bir yandan da güneş görmüş kar gibi eriyorlardı.(Hüseyin Nihal ATSIZ “BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ ROMANINDAN alınmıştır.)

  • İnsanlar kendisini etkileyen kendilerinde şaşkınlık uyandıran kişi ya da olayları olağanüstü unsurlar ekleyerek ve abartarak  anlatmaya yatkındır.Bu şekilde çekirdek gerçekliği olan bir olay zamanla kulaktan kulağa aktarılarak gerçeklikle ilişkisini kaybeder.
  • SAYFA 46
1) Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran’ı ve Türkistan’ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destan Türklerin İskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır.
  • Olay örgüsü:
  • İskender’in Semerkand’ı alıp Türk illerine doğru ilerlemesi
  • Türk hükümdarı “Şu”nun Hucend vadisinin kıyılarına 40 öncü kumandan göndermesi
  • Halkın Şu’nun hazırlıksız olduğunu düşünmesi ve karamsarlığa kapılması
  • İskender’in ırmağı geçmesi,Şu’nun ise onunla savaşmak yerine doğuya çekilmesi
  • 22 ailenin doğuya gidenlere katılmaması
  • İskender’in bu 22 kişiyi görmesi ve onlara bir şey yapmaması
  • Doğu’ya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılması
  • Şu’nun Çin tarafına geçmesi
  • Şu ile Zülkarney’nin savaşması
  • Türk kolunun İskender’in askerlerini bozguna uğratması
  • Zülkarneyn ve Şu’nun barışması
  • İskender’in Uygur şehirlerini yaptırıp geri dönmesi
  • Şu’nun Balasagun’a gelip Şu şehrini kurması ve buraya tılsım koydurması
Kişiler:
Zülkarneyn(İskender), Şu ,Türklerden geriye kalan 22 kişi, diğer iki kişi, vezir
Zaman:Destanda belirsiz bir zaman söz konusudur.””Geceleyin, sonra, sabah olunca,ertesi gün , sonra” gibi yaklaşık zaman ifadeleri vardır.
Mekan: Semerkand,Balasagun, Şu Kalesi, çadır,Çin,Uygur yakınları, Altın Han dağı…”
4) Metnin yapı unsurları tasvir edilmeden anlatılmıştır.Olayın geçtiği mekanlar sadece yer adı olarak yer almış,bu mekanlarla ilgili betimleme yapılmamıştır.Zaman ifadeleri de belirsizdir, kişiler belirgin ve ayırt edici özellikleriyle anlatılmamıştır.
SAYFA 47
5) Metnin yapı unsurları temayı(iletiyi) vermede ve somutlaştırmayı gerçekleştirmede birer araç işlevi görmektedir.
6) Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran’ı ve Türkistan’ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destan Türklerin İskender’le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatılmaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebep açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır.
Destandaki olay ve kişiler zamanla halkın ağzında dolaşa dolaşa olağanüstülükler kazanmış ve bugünkü halini almıştır.
7)Şu denilen şehri yaptı.Oraya bir de tılsım koydurdu.Bugün leylekler o şehrin kapısına kadar gelir,fakat şehri geçip gidemezler.Bu tılsımın tesiri bugüne kadar sürmektedir.Bu ve benzeri olağanüstülükler metnin destan olma özelliğinden kaynaklanmaktadır.Çünkü destanlar çekirdek bir gerçekliğin zamanla halkın hayal gücünün etkisiyle olağanüstülük kazanıp yayılması ve sonrasında yazıya geçirilmesiyle oluşur.
8)”Şu Destanı” bir edebiyat metnidir.Kurmacadır.
9)Destanda hem öğretici hem de sanat metni işlevi bir aradadır.
SAYFA 48:

10) 
Deli Kurt’un analığından dinlediği masalın etkisinde kalması
Gökçen kızın pınardan su almak için  gelmesi, Deli Kurt ve yanındakilere yaklaşması
Deli Kurt’un Gökçen isimli kızı görünce onun güzelliğinden adeta büyülenmesi
Gökçen’in pınara gelmesi
Gökçenle Satı Kadın’ın konuşmaları
Gökçen kızın pınardan uzaklaşması Deli Murat’ın kızın etkisinden kurtulamaması
Kişiler:
Deli Kurt,Gökçen kız,Satı Kadın, üç sipahi, Çakır
Zaman: Belirgin zaman ifadeleri yoktur.
Mekan: Pınar başı
11) Her iki metin de anlatmaya bağlı metin olduğu için yapı unsurları olay örgüsü, kişiler yer ve zaman ögelerinden oluşmuştur.”Deli Kurt” romanında kişi ve olaylar canlı bir şekilde tasvir edilmiştir,bu durum Şu Destan’ında yoktur.
12)Destanda kullanılan dil romandaki gibi edebi değildir.Deli Kurt romanında yazar son derece akıcı ve yalın Türkçe’yle bir aşkı oldukça çarpıcı canlı tasvirlerle ve dilin inceliklerini kullanarak anlatmıştır.Destanda ise dil son derece basit ve genelde göndergesel işlevde kullanılmıştır.
13) “Şu Destanında her şeyi öncesi ve sonrasıyla bilen ilahi bakış açılı (hakim) anlatıcı vardır.Anlatıcının hedeflediği kitle halktır.
14) Şu destanı, M.Ö. 330-M.Ö. 327 yıllarındaki olaylarla bağlantılı olan eski bir Türk destanıdır.
Bu tarihlerde Makedonyalı İskender, İran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı Şu idi. Bu Destanda Türklerin İskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmelerini anlatılmaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebep açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır.
Deli Kurt, Yıldırım Beyazıd’ ın oğlu isa bey in hiç göremediği çocuğudur. isa bey hamile olan hatununu en çok güvendiği sipahilerden biri olan Çakır’a emanet eder, o da bala hatun’u tımarının yakınındaki anasının obasına götürür ve yerleştirir. bala hatun’un murad adında bir oğlu olur, obada Murad’a “ deli kurt” lakabı takılır...Deli kurt gün geçer gerçek bir sipahi olur, orduya girer, ağasıyla tımar komşusu olur... Bir gün Gökçen adında bir kız görür, bu kız oba halkı tarafından pek tekin görülmez. peri kızıdır diye konuşurlar, doğaüstü güçlerini bilirler, uğraşmazlar. Deli kurt bu kıza gönlünü kaptırır, bir sipahiye yakıştıramaz ama yine de onu düşünmeden edemez...aşkıyla yanar tutuşur, en sonunda aşkını itiraf eder karşılıkda bulur, fakat deli kurt un savaşa gittiği bir sırada obayı sel basar, hem analığı, hem gökçen kızı sel alır gider. savaş dönüşü bunu duyan deli kurt atına atlar ve evini yurdunu bırakarak hiç bilmediği bir yere doğru gider, uzaklaşır...
15) Şu Destanı’nda Şu ve Zülkarneyn destanın baş kişileridir.Olaylar bunların etrafında şekillenir.Deli Kurt’ta ise Deli Kurt ile Gökçen kız romanın baş kahramanıdırlar.Olaylar bu kişilerin etrafında şekillenir.Diğerleri yardımcı karakterdirler…
1.etkinlik: bknz.Hazırlık bölümü
SAYFA 51:
16) Her iki destanın teması da kahramanlıktır.Kahramanlık teması evrenseldir

2.ETKİNLİK:
Şu Destanı Odysseia
Kişiler Şu, İskender … 
Kişiler: Odysseia , Kikonlar,Lotofaglar,Kirke,KalypsoPenelope,Laertes,Antinoos 
Tema: Kahramanlık Kahramanlık
Kişiler bakımından her iki destanda da olağanüstü güçlere sahip kahramanlar bulunmaktadır.
18) Mitolojik unsurlar,hayatla mücadele, dini inançlar ve musiki destan dilinin oluşmasını sağlayan unsurlardır.Destan dili bu ögeler üzerine kurulur.
  • 19) Destan dili şiirsel bir yapıya sahiptir, doğal dil değildir.
  • Destan dili ahenklidir, doğal dil değildir.
  • Destan dilinde sanatsal işlev vardır, doğal dilde genelde göndergesel işlev kullanılır.
  • Destan dili mitolojik unusurları barındırır, doğal dil barındırmaz.
  • Destan dilinin coşkulu, epik bir anlatımı vardır, doğal dilin genelde yoktur.
  • Doğal dil destan diline göre daha akıcıdır.
  • Destan dili abartılıdır, doğal dil daha yalın ve sadedir.
  • Doğal dildeki göstergelerin karşılama gücü belli yere kadardır.Fakat insanların hayal dünyası sınırsız olduğu için göstergeleri belli bir noktaya kadar kullanabilir.Bu nedenle göstergeleri bir noktaya kadar kullanabilir.Destan dilinin olağanüstülükleri karşılaması ancak bununla mümkün olur.
  • 3.etkinlik: bknz.  Hazırlık çalışması
20) Oluşumu:
* Halkı derinden etkileyecek bir olayın yaşanması
* Bu olayda öne çıkan bir kahramanın olması
* Toplumda derin izler bırakan olay ve kahramanın destansı öykülerinin ozanlar tarafından söylenmesi ve bunun yayıl­ması
* Güçlü bir şairin toplum içinde anlatıla anlatıla zenginleştiril­miş hikâyeleri derleyerek yeniden yazması.
Destanların bir ozan tarafından son hâli verilinceye kadar olan süreçte halkın hayalleri destanlara katılır, zamanla destanlara yeni olaylar da eklenir. Yeni olaylarla zenginleşen destanlar, ortak bir eser haline gelir.
Tema: Bir milleti derinden etkileyen millet hayatında derin izler bırakan kişi ya da olaylar
Dil-anlatım : Şiirsel ve manzum bir yapı söz konusudur.Anlatıcı her şeyden haberdar olan ilahi bakış açılı anlatıcıdır.Ahenk için genelde devrik cümle kullanılır.
Olağanüstülük: Destanlardaki olay örgüsü hayal gücü ile zenginleştirilmiş ve olağan üstü nitelik kazanarak gerçeklikle bağını koparmıştır.
21. 
  • Anlatımı sözlüdür.
  • Din törenlerinde(şölen,sığır,yuğ) doğmuş, din dışı törenlerde gelişmiştir.
  • Edebi ürünler manzumdur.(şiir şeklindedir)
  • Edebi ürünler anonimdir, bunlara milli özellikler hakimdir.
  • Yalın bir dil kullanılmıştır, dil yabancı etkilerden uzaktır,ÖZTÜRKÇEDİR
  • Şiirde “yarım uyak, hece ölçüsü, dörtlükler” kullanılmış.
  • Şiir söyleyen kişilere “ozan, kam, baksı, şaman” denilir.
  • Bu dönemde “sav, sagu, koşuk, destan” nazım şekilleri görülür.
  • Genellikle aşk,tabiat, kahramanlık ve ölüm konuları işlenmiştir.
  • 22.Bknz.hazırlık soruları
SAYFA 52:
4.etkinlik:
Destan parçalarındaki ortak motif “SU” motifidir. Su: Türkler arasında temizleyici, kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyucu bir unsur olarak kabul edilmiş, ateşe bağlı olarak birçok inancın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Türklerin Müslüman olmalarından sonra da ateşle ilgili inanışlar devam etmiş; ateş üzerine tükürmek, ateşi su ile söndürmek, ateşe karşı küfretmek günah kavramına dâhil edilmiştir.

1.) Zülkarneyn’in 22 kişiyi görerek “Bunlarda Türk alametleri var ;bunları görünce kimseye sormadan bunlar için “Türk manend” dedi ki manası “Türk’e benziyorlar” demektir.Bu ad o adamlar için bugüne kadar kaldı.”Diğerleri Altın Kan ve Şu şehrinin adı…(Metinden bulunuz)
Günümüzde de yer adlarının verilişi ile ilgili benzer anlatımlar vardır. Örneğin Tavşanlı ilçesinin adı: Yıldırım Bayezıd yanında bulunan diğer görevlilerle birlikte Bursa’dan Kütahya’ya Germiyan Beyinin kızını görmeye gelirken Tavşanlı sahrasından geçer.O zamanlar buraları fundalık-çalılıktır.Yıldırım Bayezıd,burada avlanır ve tavşanların bol olmasından dolayı da “Buranın tavşanı çok” der.O günden bu güne burası “Tavşanlı”olarak kalır.
2)Her iki destanda da “su” motifi kullanılmıştır.Her iki destanda da Kalaç soyunun etnik kaynağının etimolojik yönden destan yapısı içinde yer alır.Oğuz Kağan Destan’ında daha çok olağanüstülük vardır.
3) Oğuz Kağan da Hakan Şu da Türk hükümdarıdır.İkisi de olağanüstülükler gösteren bir yapıya sahiptir.Mücadeleleri şahsi değil millidir.
SAYFA 53:
DEĞERLENDİRME:
1) 1- Doğuş (oluşum) aşaması:
Bu aşamada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihî ve sosyal olaylar, bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevî kahramanlar görülür.
2- Yayılma aşaması:
Bu safhada, söz konusu olay ve kahramanlıklar, sözlü gelenek yoluyla yayılır. Böylece bölgeden bölgeye ve nesilden nesle geçer.
3- Derleme (yazıya geçirme) safhası:
Bu safhada, sözlü gelenekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir bütün halinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir. Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve yazıya geçirildiği belli değildir.
2) (D)
3) (D)
4) (D)
5) Bozkurt ve Ergenekon Destan’ıdır.
6) Destan
7) (A) 
Dost Siteler : rap dinle | arabeskrap | kim milyoner olmak ister | online tv izle | tv dizileri izle | şarkı dinle | fundyy şarkıları | kayıp şehir dizisi | duman dinle | Polina Egorova | 2013 şarkıları dinle

Popüler Yayınlar

© Copyright 2012 Bilal UÇAR
İcerikler İzinsiz Olarak Kopyalanamaz Alıntı Yapılamaz!
Ödevler, Lise Ödevleri, Konu Anlatımları, Testler
EgitimLise.Blogspot.Com